14 Eylül 2023 Perşembe

üçleme (threesome)

yine muhteşem(!!!) günler. en son bahsettiğim kadınla birkaç date daha yaptık. biraz duygusal bir ortam oluştu en son görüşmede, anne olmak falan konuları açıldı. birkaç gün geri cekmek istedim, o da çekti kendini, hem de benden daha sert bir şekilde. derken bitti kendi kendine.

başka bir polonyalı kızla tanıştım sonrasında. gayet güzel, müzisyen falan. yemeğe çıktık, herşey harika. muhabbet, ortak kültürel geyikler falan. ta ki yemek biterken, "senin mesleğin xx, hesabı da sen öde" dedi  (-ki zaten ben öderim hesabı ilk date de). "ciddi misin?" diye sordum, "evet" dedi. neyse yemek sonrası yürürken, birlikte seyahat muhabbeti açıldı. sonra tatilin da benden olması gerektiğini söyledi direkt. bayağı beni sugar daddy sandı. sinirim hopladı bi anda. gülümsüyorum ama o an çekip gidesim var. neyse ayrıldım ve anında unmatch oldum tinder'da.

sonrasında böyle birine vakit ayırmanın öfkesi ile fiziksel bir date yapayım dedim. tabii kızlarla uzun iş. erkeklerle max 1 saat sonra yatak. grindr kurdum, ve sonrasında hayatımdaki en ilginç şeylerden biri geldi başıma.

visiting yazan bir adamla yazıştık (evet lokallerle buluşmuyorum :D ). fotolar paylaşıldı, herşey çok güzel. sonra ben yalnız değilim dedi. ben önce başka bir date ile yada gay sevgilisi ile sandım ama meğer bildiğin kızarkadaşı ile birlikte yazıyorlar bana. ilk defa böyle birşey yapmak istediklerini söylediler falan. tabii yer mi türk evladı bu bakireyim geyiklerin. hıhı dedim, ilgilenmiyorum dedim. o sırada birlikte bir fotolarını attılar ve ben çok beğendim ikisini de. neyse tamam geliyorum dedim. yarım saat sonra otelin odasına vardım. kapıyı çaldım, bi sesler, koşuşturmalar. neyse açtı çocuk. off acayip yakışıklı ve tatlı. biraz tereddüt etti , sonra içeri gel dedi. girdim. yatağın karşısında sofa var, oraya oturdum. neyse.

bir dakika kadar sustuk. kadın yok ortada. neyse ben girdim konuya, daha önce böyle birşy yaşamadığımı ama biran denemek istediğimi söyledim. bu da böyle birşeyi ilk defa yaptıklarını söyledi. bu defa nedense inandırıcı geldi adamın anksiyetesinden, heyecanından. neyse biz biraz rahatladık konuşurken, bu sonra kadını çağırdı. meğer kadın kapı çalınca korkuyla kaçmış, banyoya kilitlemiş kendini. bornozla geldi oturdu o da yatağın üstüne. 

yine bir sessizlik, sonra hepimiz bir anda güldük. aramızda bu işlerde deneyimli yok dedim şaka olsun diye, ortam yumuşadı. ben en merak ettiğim şeyi sordum. "neden böyle birşeye karar verdiniz? ve neden gay app;ten buldunuz?". meğer oğlan biseks imiş, kız bunu en baştan biliyor ama 3 yıldır gayet monogomus yaşamışlar ama oğlan erkek bedenini özlediğini anlatmış birkaç kez kıza. birkaç gün önce tamam "bir erkekle olmana müsade ediyorum, ama ben de olacağım yanında" demiş. yani open relationship;den daha mantıklı geldi bir an.

neyse "ee, napalım?" dedim herkes birinin ilk adımı atmasını beklerken. kalktım tam bir pro gibi ikisinin arasına oturdum, sonra önce oğlana, sonra da kıza bir öpücük. sonrası uzun. kızılca kıyamet. hatta bir ara kız için üçlü yapıyoruz gibi hissettim. oğlandan daha çok keyif aldı bence. olay bitince, ben de bitmiştim zaten. kız banyoya kaçtı duş almak için, oğlanla yatakta kaldık, gelip sarıldı bana bir anda. başını gögsüme koydu.güzel bir iki şey söyledi. ben de kendimi tutamayıp "yalnız olsaydın kesinlikle seni farklı bir şekilde tanımak isterdim" diye bir laf ettim. hem de böyle sevdiği biri için bi tarafından uzak kalmaya çalışan birine. utandı sevindi arası birşey oldu. neyse temizlendik, ben çıkarken bunlar kendi dillerinde birşeyler söylediler sonra oğlan bana "akşam bir işin var mı? birlikte yemek yiyelim?" dedi. 'tamam' dedim, akşam buluştuk, yemek yedik. sonra yine otele geçecek gibi olduk ki, adamın biraz duygusal davrandığını fark edip geri çektim kendimi.

sonrasında bir iki whatsapp yazışması hatta araması oldu ama özellikle tutuyorum kendimi. çok güzel bir çiftler, çok yakışıyorlar birbirlerine. yani herkes gibi sorunları ya da eksikleri var ama ben birinin eksikliğini kapatmak falan istemiyorum.

haaa, çocuk single olsa idi, durum değişirdi.neyse, çoktan döndüler memleketlerine, sanki iyi bir bok yemişiz gibi instagram'dan falan da ekleştik. değişik bir deneyim benim için. onların hayatımda kalması da sürekli olayı taze tutuyor beynimde şimdilik. yine zamanın görevini yapmasını bekliyorum. beni başkalarına, başkalarını bana unutturmasını.

13 Ağustos 2023 Pazar

iyileşmek, sosyalleşmek

normalde az çok kişiliği oturmuş biriyimdir. hata yapmaktan, risk almaktan korkmam. hatta aynı hatayı defalarca yaptığım da olmuştur :) herşeye rağmen kendimi severim ("canım kendim").

değiştirmek ya da daha doğrusu iyileştirmek istediğim taraflarım yok mu? var tabi ki herkes gibi. ama bunu böyle zamana yayan, hatta bazen (çoğu zaman) oteleyen biriyimdir. birşey oldu bu son çocuktan sonra, değişik birine dönüşüyorum gibi geliyor. iyi yönde bu değişim. az daha keskin olmaya başladı tavırlarım günlük hayatımda bile. üstelik bunun meyvelerini anında yiyince hoşuma da gitmeye başladı böyle olmak. bakalım devam edecek mi?

dün akşam bi date yaptım ve uzun süredir gülmediğim kadar güldüm. bu kadar keyifli yüzyüze muhabbetleri özlemişim. o kadar keyif aldık ki muhabbetten niye buluştuğumuzu unutmuşuz iki saat sonunda. garson iki de bir gelip birşeyler sorsa da, iki de bir gül satan adamlar -evet burda da varlar- yanımızda bitse de muhabbet tam gaz devam etti. hatta sonrasında keyifli bir old cıty turuna dönüştü. sonra uber e atlayıp herkes evine dağıldı.

dürüst olayım; o da ben de başka ihtimalleri düşünerek buluşmuş olsak da olabilecek en güzel olasılık gerçekleşti. bu keyfi gecelik bir şeye kurban etmedik ve yakın zaman da buluşma sözüyle ayrıldık.

bakalım bir sonraki nasıl geçecek!

9 Ağustos 2023 Çarşamba

ben böyle güzelim, falan filan

yaşadığım şeylere bir isim vermek zorunda kalsam bu olurdu.

yani benim türkle gelecek planları yaparken bir süre trye gideceğini öğrendim. benim için o vıcık vıcık gay ortamlarını bırakmış olsa da, böyle daha mutlu olduğunu söylese de için için yine eski ortamını aradığını biliyordum. birkaç ay süreceği için özlem de olacaktı. iyi kötü burada iki üç haftada bir git gel yapıyorduk.

neyse bu gitti, ilk haftalar iyi. sonra sosyal hesaplar aktif edildi, yine aynı b.k çukurundakilerle buluşuldu falan. ee ben kıskanç biriyim. tabii ki kimsenin sahibi değilim ama düşüncelerimi de ifade ederim. sanırım ortamın verdiği gevşeklik ve mükemmel arkadaşlarının onun ilişkisine olan desteği sayesinde atarlı bir iki remote kavga oldu. sonrasında geldi bitirmek istediğini söyledi. ben sakin olmasını söylesem de ikna edemedim. 'varlığım bile ağır geliyormuş', 'seni kendimden koruyorum' falana geldi muhabbet. tercih hakkım olmadan terkedildim bir kaç hafta içinde hatta bloklandım. neymiş kavgada ağzıma yargılayıcı bir cümle almışım. neyse, çok zor bi iki hafta geçti. canın açıyor ama böyle bir duruma düşüp canın acıdığı için de canın yanıyor. şaka gibi recursive bir döngü. neyse ben hayatıma devam etmeye çalıştım, edebildiğim kadar. bunların hepsi bir ay içinde oldu.

sonra bi mesaj, 'evdeysen yarın eşyalarımı almaya geleceğim'. evdeyim dedim. birkaç kıyafeti vardı burada, gelip alsın dedim. hatta bi ara bir arkadaşımdan rica edeyim, o açsın kapıyı diye düşündüm. neyse son karar, ben durayım dedim. ağzıma tıkadığı üç beş sözü söyleme hakkım olur bari diyerekten.

geldi beyefendi, yüzü yerde. onun halini görünce bende ki revenge speech isteği falan yok oldu. sanki cezasını çekiyor gibi bir hali vardı. eşyalarını koydu valize sonra gelip yanıma oturdu. sessiz sessiz duvara bakıyoruz. film sahnesi gibi. sonra ben bozdum sessizliği. 'şöyle ne diyeceksen' diye. nefes alıp vermeleri sıklaştı, doldu doldu, zor tutuyor kendini, belli. elimi omzuna atmamla başını dizime koyup hüngür hüngür ağlaması bir oldu. dakikalarca ağladı. 'geçti tamam geçti' deyip sarılmaktan başka bişey yapamadım. şu getirdim sonra, hızlı bi kahve bisküvi falan koydum. başladı anlatmaya yediği bokları ve gerekçelerini. 'kaybolmuşmuş, kimse yardım etmemişmiş' falan filan. 'eee ne istiyorsun' dedim. 'beni affet' diyor.

şaka mısınız? sizi sayıyla üretip, tedavi olasınız diye bana mı yolluyorlar. ben niye sizin gibileri bulup bulup hayatıma koyuyorum gibi düşünceler geliyor gidiyor kafamda. ondan çok kendime kızgınım. her ne kadar kartları açık oynamış olsak da; 'bak beni ve o gereksiz insanları aynı dünyada tutamazsın' diye söylemiş olsam da, o 'ben de yoruldum o insanlardan dünyalardan, sadece zararlar' demiş olsa da en başlarda, insanın oturmuş fıtratından çok da öteye gidemeyeceğini bilen biriyimdir. yani beklediğim şeyler oldu ama beklediğimden daha hızlı oldu. tabii küçük bir umudum da vardı hayat tarzının aldığı kararlarla değişebileceğine dair, ama olmadı. neyse, sonuçta insanız. herşey bizler için.

bana yapılmış tarifsiz saygısızlığa, ve benim hislerimin üç hafta boyunca yok sayılmasına rağmen vicdanımla hareket ettim. dinledim o kısa sürede kaç kişiyle kaç kere seviştiğini, ama geri dönmek istediğini falan.

ona sadece 'psikolojik destek al. dün "seni çok seviyorum iyi ki hayatımdasın iyi ki karşıma çıktın" dediğin birine iki gün sonra "bitirelim (daha doğrusu bitireyim)" demek ve bir hafta sonra da başka bedenlerde kendini tüketmek normal değil.' diyebildim. allah bana gerçekten peygamber sabri vermiş, ona emin oldum. benimkisi gereksiz iyilik. beni günlerce anlamsız bir sebepten üzmüş 'git b.kunda boğul' denmesi gereken birine hala empati ve vicdanlı sözler hareketler. sanırım o güne kadar ben onu hala seviyordum. ama o an içindeki sevgi acımaya dönüştü. yani sokakta gördüğün mendil satan çocuğa acımak gibi.

neyse, biraz daha oturdu ve gitti. bikaç gün sonra telefonda konuşma oldu, sonrası yok.

ben ne mi yapıyorum. önce yaşımı tuttum. kendime ve hislerime saygımdan. sonra tinder i kurup straight piyasaya döndüm ama sanırım bu defa çok farklıyım. kafamdaki kriterlerden biri bile uymazsa 'yolda düzelir' diye yola çıkmıyorum kimseyle artık. birkaç mesleki sertifika planım vardı yıllardır ötelediğim, onlara çalışıyorum boş vaktimde. daha çok vakit geçiriyorum ihmal ettiğim arkadaşlarla. iyi hissediyorum. onca kötü şeyin içinden kendimi çıkardım ve kendimi daha çok sevmem gerektiğini hatırladım.

özel biri yok hayatımda. kapalı da değilim, harıl harıl bir arayış enerjim de yok. güzelim ben böyle.

aa bak aklıma bi şarkı geldi., onu koyayım buraya bunca karamsar cümlenin ardına.


Yormadan, yorulmadan,
Kimseye dokunmadan,
Duymadan, konuşmadan,
Kendi dünyamda yaşarım ben
 

Dilim acıtır konuşursam
Şehrim uymaz boşluğuna
Elim gitmez sevmezsem
Kelepçe takmam
Boşu boşuna

 

Manzaraya daldım
Ses çıkarma
Gerçek can sıkar
Beni uyandırma
 

Ben böyle güzelim.. Falan filan
Ben burda güzelim.. Falan filan


15 Nisan 2023 Cumartesi

beklenmedik sevgili

öyle boş boş yaşarken geçen yılı başka bişey oldu. yine kendimle keyif olmak için bi seyahat planım olmuştu. bikaç günlük kafa dinlemek için alp dağlarının eteğinde bi otele gitmiştim. orada üç kişilik bi türk ekiple tanıştık. ben önce oğlanın kızlardan biriyle çift olduklarını düşündüm ama sonra arkadaş olduklarını öğrendim. kızlar istanbul'da yaşıyor ama oğlan benim olduğum ülkenin başka bi şehrinde akademik işlerle uğraşıyor. neyse telefonları aldık ayrılırken.

bi ay kadar sonra bu çocuk bana yazdı whatsapp'dan. bi konferans için şehrime geleceğini söyledi ve otel için tavsiye istedi. ben de bir iki bölge söyledim. bi gün sonra kabalık mı ettim diye düşünüp aradım kendisini, isterse onu misafir edebileceğimi, hatta haftasonundan gelip burayı gezebileceğini söyledim. biraz çekindi ama kabul etti. geleceği cuma günü evden çalışıyordum. tam toplantım devam ederken kapıyı açtım, oturdu. beni izliyordu ben kulaklıkla konuşurken.

toplantı bitti, tekrar hoşgeldin dedim sarılarak.

çay koydum, kek vardı onu ikram ettim. diğer toplantıma koştum. neyse işler bitince biraz muhabbet ettik sonra da yemek için dışarı çıktık.  cumartesi şehir turu yaptık. uzun süredir ilk kez bir türkle bu kadar çok konuştum. ne kadar özlediğimi farkettim. akşam yemek yapmak istediğini söyledi. alışveriş yaptık, şarap falan aldık.

doğulu olduğu için yemekler biraz baharatlı oldu ama çok lezzetli idi. şarabında etkisi ile biraz özel konuları konuşmaya başladık. daha öncesinde bi şüphe duymuştum ama benimkisi şüpheden çok bi temennidir diyerek onun gay olma ihtimalini çok düşünmemiştim. muhabbet sırasında bazı konuları hızlı geçiştirdiğini farkettim. şarap sonrası biraların etkisi ile ben direkt sordum "erkeklere ilgi duyuyor musun?" diye. o da herhalde biraz gevşemiş olacak ki, samimi bi şekilde "evet" dedi ve narsist eski sevgilisi ile yaşadığı ilişkisini falan anlattı. ben önce kızlarla olan anılarımı anlattım ama sonra erkeklere de ilgim olduğunu söyledim. en son saat 4 gibiydi biz hala içiyor ve konuşuyorduk. nasıl uyuduk hatırlamıyorum. bir sonraki gün uyandım, berbat bi baş ağrısı. bol şu, ayran, kahvaltı derken. dışarı attık kendimizi.

önce bi süre konuşmadık pek. sanki iki suçlu gibi. neyse hem gezdik, hem arada konuştuk. bikaç sex date'ini arkadaş olarak hayatında tuttuğunu söyledi. "ben buna çok açık biri değilim" dedim ve anlattım neden arkadaş ve date kavramlarını ayırdığımı. sex yaşadığım biriyle arkadaş olamayacağımı ya da arkadaşım olan biriyle sex yaşamayacağımı. neyse biraz daha hava alıp eve döndük. içeri girince daha oturmadan bana "sana sarılabilir miyim" dedi. sarıldı ama o an çok değişikti. uzunca sarılı kaldık. zaten yorgundum. "gel kanepeye geçelim" dedim. orada devam ettik sarılmaya. tabii hafif ereksiyon var ama o an yaşadığım şey çok başka idi. ilk defa biri bana böyle sarılıyordu.

ne kadar öyle kaldık bilmiyorum. hatta bi ara dudaklarım alnına değdi. tepki vermedi. ben de ufak bi öpücük kondurdum alnına. birden fazla da olabilir :D

bana "seni kaybetmek istemem" dedi. "nasıl yani?" diye sordum. "şimdi bişey olursa arkadaş olamayız" dedi. "tamam" dedim ama öyle sarılı kaldık bi yarım saat kadar. o arada kafamda binbir düşünce. kollarımın arasında yakışıklı, akıllı, başarılı ve seksi bi adam. üstelik çok naif. kafamda ölçtüm biçtim hızlıca ve sonra arkadaştan fazlası olmayı denemek istediğime karar verdim. biraz daha eğilip gözlerini öptüm, sonra da dudaklarını. o gün son bir yılın en güzel ve uzun seksini yaptım. sonraki günde oldu bişeyler. onun konferans bittikten sonra gitti. ikimiz de arkadaş kalmayacağımızı bildiğimiz için vedalaştık bir daha görüşme ihtimalimiz olmaz diye.

ama beş aydır uzaktan ilişki yaşıyoruz. git gel yaparaktan. çok seviyorum, çok seviliyorum.

4 yilin özeti

selamlar yine uzun bi aradan sonra.

kısa bi özet geçeyim arada geçen zamanda.

2018 öncesi çok güzel bi biriyle tanıştım seyahatlerimden birinde. zaten orada yaşamak için planlar yapıyordum. ne olduğunu çok da anlamadan aynı evde bulduk birbirimizi. hatta birbirimizi aynı evde yaşarken tanıdım diyebilirim. değişikti. yani çok şiddetli sevgi ve güven olmadan başladı ama herşey çok güzel gelişti. 3 yılı harika geçti diyebilirim. benim arkadaşlar, onun arkadaşları, seyahatler. (arada bikaç grindr kaçamağı yaptım erkek bedenine olan özlemimi gidermek için -ama, pişman oldum her seferinde-)

uzun zamandır baba olmak hayali kurduğum için artık doğru insan diyerek çalışmalara başladık ama olmadı. 4. yıl başka sorunlar oluşmaya başladı. "beni anlamıyorsun" triplerini her gün duyar oldum. sonra psikolojik terapiye başladı ve ev cehenneme döndü bir anda. uzun bi süre birbirimizi yaraladık, çift terapisi bile aldık ama olmadı. bitti. bir yıl kadar önce de evi ayırdık. -hala kısmen ama biraz uzaktan hayatımda, tedavi süreçleri devam ediyor falan filan-

önce o sinirle tinder grindr kurdum. birkaç date yaptım baktım eski sabrım yok. yemeğe git, güzel şeyler söyle falan. erkeklerle deneyeyim dedim ama o da çok ucuz geldi gözüme. 5 dk da kapında biten kıyma et gibi. sildim tüm uygulamaları. bir süre kendimle kalmak istedim. iyi de oldu durulmak. tek başıma seyahatler yaptım. acayip keyif aldım kendimden 4 yıllık bi ilişki sonrası.

3 Ocak 2021 Pazar

karantina

wow. epey olmuş yazmayalı yine.

ne değişti hayatımda bu evrede? çok şey. ama özetle iyiyim. 

herkesin hayati alt üst oldu gerci.
biraz toparliim kafami yazayim detayli.

siz de hayat nasil? 

1 Haziran 2017 Perşembe

ramazan fail

lafa nerden gireceğim bilemedim. aslında ramazan'da içmem ama bi vedası vardı arkadaşın. gittik iş çıkışı evvel akşam. yemekler yendi, biraz eğlenildi. veda faslı derken, after party bi mekana geçelim dedi küçük bi grup. ben de katıldım. bizim ekibe dahil olan, birebir çalışmasam da aralarda muhabbet ettiğim bi kız vardı. o da yeni şehirde, ukrayna'daki ofisten katıldı aramıza. sarışın, çok tipim olmasa da standartların çok üzerinde güzel bi kız. üstelik inanılmaz zeki bişey. aralarda benim yakın çalıştığım bi kaç çocuk beni gazlayıp kıza yürütmek istemişlerdi, hatta onun da gönlü var sende gibi saçma erkek muhabbeti de geçmişti ama hayatımda biri olduğu için bu lafları hiç ciddiye almamıştım.

neyse yeni mekanda başladı içmeye millet, beni de bi gazla içirdiler. bir iki derken, sahnede herkes gibi çılgınca hunharca dans ediyor buldum kendimi :) resmen üzerimdeki tüm stresi attım. o arada yukarıda bahsi geçen kızla çok yakınlaştık. hatta çok pis şekilde öptüm kızı. gece sonunda özür diliyordum kızdan onu hatırlıyorum. eve 4 gibi geldim sanırım. dün de sabah ofise geç gittim. kızı gördüm mutfakta kahve alırken. ben günaydın dedim, o nasılsın dedi. değişik bakıyordu. çok utandım, o an anladım ki bildiğin yürümüşüm kıza. neler dedim hiç hatırlamıyorum. inşallah umut verecek bişey çıkmadı ağzımdan. sürekli ailesine ve arkadaşlarına özlemini söyleyen bi kızın şuan en çok isteyeceği şey güvenilir adam bu şehirde. ben şuan böyle bişeye hazır değilim, kaldı ki iş arkadaşımla imkansız gibi bişey. bu arada kız acaip seksi gelmeye başladı bana da :) 

ama bi açıdan da bi kadınla bişeyler yaşamak istiyorum. aldatılmanın verdiği hisle içimde erkeklere karşı çok büyük güvensizlik ve öfke var. değişik hisler. bu ara denge zor benim için zaten. 


27 Mayıs 2017 Cumartesi

ten kokusu

buradan gitmek istiyorum. neresi olur bilmiyorum ama bu şehirde durmak istemiyorum. aslında yaşanacak en güzel yerlerden birindeyim ama bana dar geliyor. 

dün italyan biriyle buluştum mesela. iki kelimeden sonra şehrin kaşarlarından biriyle tanıştığını anlıyorsun. masumca görünen eve geçelim kahve yapayım napoli usülü teklifini o kahveden sonra olacaklardan dolayı reddettim. yok canım istemiyor mu, istiyor. ama başlarsam devamı gelecek biliyorum. duygusuz sex, duygusuz sex'i çağırıyor. sonunda da herkesi yürüyen g.t, p.nis ve meme olarak görüyorsun. eşcinsel ilişki de istediğim net benim. ne kimse beni bi et gibi kullansın ne de ben kimseyi. bedenime ve ruhuma saygımdan ötürü böylesi daha iyi. bi de geçen bi yerde okudum. her insanın bir kokusu var karakterini yansıtan. dokunduğumuz her tenden bize birşey geçiyor. 

iş arkadaşlarımla konser, sinema derken zaten çok da üzülmeye vakit kalmıyor bi haftadır. hatta iş arkadaşlarımdan evli olanlardan birinin bana yürüdüğünü bile düşünmeye başladım. sürekli homofobik espriler, akşamın bi yarısı arayıp "hadi bişey içelim" diye buluşmalar. ahahaha :) acayip tatlı eleman. evli olmasa ben de ona yürürdüm de o karısına ve iki çocuğuna şükretsin :) 

neyse işte str8 bi adamın ilgisi bile değerli oluyor böyle zamanlarda. değişik günler zamanlar haftalar. ama geçiyor. geçecek. off aklıma sezen şarkısı geldi. dur dinleyeyim yatmadan. linki de koyayım dinlemek isterseniz ;)

https://www.youtube.com/watch?v=1PTBH3Tk-4I

24 Mayıs 2017 Çarşamba

geriye dönüş

nerden nasıl başlayacağım bilmiyorum.
çok kötü birşekilde bitti ilişkim. saygı duyacak kadar bile birşey kalmadı içimizde. beni aldattı. daha doğrusu aldatıyormuş. eski erkek arkadaşı ve araya girenlerin sayesinde bikaç kez biraraya gelmişler konuşmuşlar. sonrasında da olanlar olmuş. gelip bana açılacak cesaretleri de olmayınca midesizce devam etmişler. akşam sarıldığım seviştiğim adam bazı günler başka bir tene daha dokunuyordu. üstelik bunu yapan çaresiz aç açıkta çirkin bi adam da değil. gayet hayatımın ortasında aldığım, varlığıyla mutlu olduğum işinde gücünde biri.

iki ay oldu herşeyi öğreneli. bi hafta o taşınana kadar birlikte yaşadık. çok zordu benim için anladım. o vakit anladım hepimiz insan da olsak bazılarımızın kültüründe bu tür şeyler çok doğalmış. şuanda eski erkek arkadaşı ile yaşıyorlar. denk geliyorum, içim acıyor. sanki kullanılmış gibi hissediyorum hatta.

hani bazen bişeye inanırsınız ve herşeyi istediğiniz gibi görürsünüz ya, benimki tam öyle oldu aslında. şüphe duymama bile müsade etmedim. ihtiyacım olan beni buralara taşındıracak bir motivasyondu belkide. neyse işte şimdi ülkemden sevdiklerimden uzakta yalnız bi hayat sürüyorum. arada gay app'lere bakıyorum düzgün konuşulabilir birileri var mı diye ama pek bişey yok. iş ev spor oldu yine hayat.

umudumu yitirmedim hala. birileri var bi yerlerde. benimle mutlu olacak birileri biyerlerde. nerde bilmiyorum ama en ihtiyacım olduğun şu zamanda bile uzaklarda.

26 Ocak 2017 Perşembe

my all.. my life

çok monoton geçiyor son iki hafta. soğuklardan ötürü sporu azalttık. ben dizilere sardım, o da sürekli oyun oynuyor. arada oyunu bırakıp gelip bir öpücük bırakıyor. sus payı :) durumdan şikayetçi değilim. ara ara oluyor bize böyle. uyuyana kadar evde yemek dışında ortak bir aktivitemiz olmuyor. iki gündür bi film izleyecektik onu bile izlerken dün uyudu. nasıl özenerek seçmiştim bi de :))

neyse bunlar ufak sıkıntılar. soğuklar, iş temposu derken normal.

ben bugün garip bişey yaptım bu arada. bugün öğleden sonra evdeydim. bilgisayarla bi ayarlar yaparken benim wifi driverı yanlışlıkla sildim. telefondan indirmeye çalıştım ama başaramadım. onun laptopı açtım. işimi bitirdim tam kapatırken şeytan dürttü. herşeyi login şekilde olduğunu tahmin ettiğim için gmail'ine girdim. son yazışmalar kontrol edildi garip bişey var mı diye, herşey gayet temizdi. bi ara eskilerden biri musallat olmuştu ona, acaba hala dadanıyor mu diye baktım. facebook'a baktım orada da bişey yoktu. bikaç yıl önceden bir iki salak yazışma vardı. yazışmalar silindi, yazışılan kişiler blocklandı bir güzel :) okuduklarımla hafif gerilmiştim ki folder'ları kurcalarken pictures altında "my all.. my life" diye bir folder gördüm. meğer bana ait ne kadar şebelek foto varsa orada toplamış. tanıştığımız günden bu güne kadar olanlar. şaşırdım, duygulandım. aradım telefonla "seni çok seviyorum" demek için ama açmadı. mesaj yazdım ona da cevap vermedi. sonra o döndü, yoğun ve uzun toplantısından sonra. onu beklerken dışarı çıktım. alışveriş yaptım. çorba yaptım sebzelerden bi de elimle pizza yaptım bi italyan'a. tabii bi de salata. pizza daha pişmeden geldi zaten, oturduk bi güzel açtık şarabımızı yedik yemeğimizi. o yorgundu biraz uzandı, ben de yanına kıvrıldım. bi saat kadar öyle sarılıp uyumuşuz. uyandık sonra o oynunu açtı oynuyor, ben film izliyorum. "room" diye bir film.

yaşadıklarımız monoton olsa bile içinde huzur olması güzel şey.

14 Ocak 2017 Cumartesi

kıskançlık

benimkinin daha öncesinde yaşadığı yere geldim ben. haliyle burada bi çevresi, arkadaşları ve ne yazık ki geçmişte bişeyler yaşamaya çalıştığı birileri var. uzun süren bişey olmasa da geçmişinden biri sonuçta bu şehirde. hatta iki kez denk geldik aynı mekanda. ilkinde gelip selam verdi adamın biri, "bu kim" dedim. ama deyişimi görmeliydiniz, bildiğin klasik türk "kim bu?". anlattı sonra. işte tanşmışlar bir ortak arkadaş vesilesi ile ve görüşmüşler 3-5 kez. olmamış ve arkadaş olalım demişler, o da olmamış. ben elemanla aynı yerde o yemeği nasıl yedim, nasıl kalktık hatırlamıyorum. ellerim titriyordu. kalbini kırmamak için tuttum kendimi, taaa ki eve kadar. evde bir güzel kavga ettim. hoş onun da değiştiremeyeceği bir durum için niye bu kadar ona atarlandım bilmiyorum. buraya geldikten bu yana o gün ilk kez ona sarılmadan uyudum aynı yatakta. ahahaha gece yarısı uyandığımda farkettim ki o bana sarılmış :)

neyse ona hassasiyetimi anlattım, kültürel ve yetişme farklılıklarını falan. dikkat edeceğini söyledi. elemanın numarası varmış, kendinde. her ihtimale binaen sildi engelledi heryerden falan. onu tanıştıran bayan arkadaşıyla da görüşmeme sözü aldım. tam eşşeğimi sağlam kazığa bağladım derken üç hafta sonra bi eğlence mekanında denk geldik elemana. benimki görmedi onu ama benim radar gözlerden kaçar mı? yanımızda başka arkadaşlar da vardı. eğlence bozulmasın diye, tepkisiz kaldım. şeytan dürttü gerizekalıyı. bizi görünce geldi yanımıza. benimki kısa kısa cevaplar verdi tam beni mutlu edecek şekilde ama eleman dönmedi kendi grubuna. beş dakika falan geçmişti, hiç olmadığım kabalıkta defolup gitmesini istedim. bir daha da sevgilimin yanında görünmesini istemediğimi falan. biraz küfür karışmış olabilir cümlelerime. bağırarak sinirle söylediğim için çok da hatırlamıyorum :) neyse söylendi möylendi ama çekip gitti gerizekalı. zaten bi yarım saat sonra da çıktığını gördüm. o an itibariyle sevgilimi de alıp sahnede dans ettim doya doya :)

bi kere de telefonunu kurcalamıştım buraya geldiğim ilk aylarda. benden önceki yazışmalarını gördüm. beni tanımadan önce olanlar, beni tanıdıktan ama henüz aramızda ciddi bir şey yokken yaptığı yazışmalar falan. bi de onlar için bi kavgamı yaptım. tüm yazışmalar ve numaralar silindi, engellendi. varsa face, instagram gibi ortamlarda ekli olanlar tamamen uçurulup engellendi. bu görevinde severek ona yardımcı oldum :)

birkaç kez de ben kıskandırdım onu. ama bilinçli olmadı hiçbiri. mesela biri bi ortamda bana dikkatli bakan bir kız yüzünden oldu. ben de o tarafa bakıyordum ama kıza değil. bakıştığımızı düşünüp bi dürttü. sonra da ortamdaki kimseyi dinlemeden, sarıldı falan. şebek ya :) 

kıskanmak ve kıskanılmak güzel şey aslında. ama işte ayarında olursa. ben bendeki kötü potansiyeli gördüm. umarım bir daha öyle durumlar oluşmaz.


7 Ocak 2017 Cumartesi

mutlu ama endişeli

en çok ailemi özlüyorum buralarda. ama ülkemin içinde olduğu durumdan ötürü zaman zaman endişelerim özlemin önüne geçiyor. istanbul'da iken ayda bir falan ziyaret ediyordum onları. enaz bir geceyi onlarla geçiriyordum, bazen onlar geliyordu. şimdi de geliyorum 2 yada 3 ayda bir ama aynı tadı vermiyor. ilk defa misafirmişim gibi hissediyorum evde. belki sebebi uzaklık, belki de biriyle bi hayat kurmuş olmamdır.

sevgilim de uzak ailesinden ama onlar bizi biliyorlar. hatta bazen gelip gidiyorlar. bir de sevimli arkadaşlarımız var. çoğu straight ve bizi olduğumuz gibi kabul eden seven insanlar. aile gibiyiz birkaçıyla. gay birliktelikler konusunda meraklı birkaç komşumuzu da saymalıyım.  

aşağılanmamak, korkmamak, korkmadan sevgisini gösterebilmek inanılmaz bir şey. ben istanbul'da da bir hayat kurmak istedim ve hayaller kurdum yıllarca ama hayallerimin içinde böyle şeyler yoktu. işte evin içinde birşeyler yaşa, belki üç beş insanla paylaş bu sırrı falan. insanın hayal kurarken bile kendine limitler koyması yada hayallerini gerçekleştirirken ordan burdan kesmesi sağlıklı değil. bir süre sonra hayattan aldığın zevk korkularının gölgesinde kalıyor. herşeyi herkesi her hareketini obsesifçe sorgular hale geliyorsun. 

keşke bizim kültürümüz ve değerlerimiz de insanların eşcinsel birlikteliği heteroseksüel birliktelik gibi destekleseydi. enazından içinde eşcinsel hisler taşıyan insanlar hislerini korkmadan yaşayabilse, çok sayıda insan hayatunda mutlu olurdu ve bu çok şeyi değiştirirdi. ülkemdeki ki benim de bir zamanlar parçası olduğum durum ile ilgili gözlemim ise şu: hayal ettiği yaşayamayan insanlar yaşadığı kirli hayatı hayal ediyor. zamanla hayaller kirlenmiş, gerçekler kirlenmiş, hisler kirli, ruh sağlığı bozuk çoğunlukla.

umarım herkesin bir çıkış yolu vardır bu çıkmazdan.

1 Ocak 2017 Pazar

yıl 2017

uzun zaman oldu buraya birşey yazmayalı. dün gece yılın ilk saatlerinde tam güzel bir yılbaşı mesajı paylaşmak için bilgisayarın başına oturdum ki, istanbul reina club'daki saldırıyı öğrendim. üzüldüm, çok üzüldüm. terör artık ülkemde sivil asker polis dinlemiyor. durakta otobüs beklerken, maçtan çıkarken, alışveriş yaparken, ya da arkadaşlarla eğlenirken ölebiliyoruz. bunu yapanları bir ırk ya da dinle ilişkilendiremiyorum. insandan çok aşağı bir yaratık sürüsü demek bile yetmiyor içimdeki nefreti anlatmaya.

ben aslında ülkemden uzaktayım bir yılı aşkın. kavga gürültü başardım bu defa. daha önce bahsi geçen italyan erkek arkadaşımla bir hayat kurduk. iş konusunda biraz fedakarlık yaptım hayatımda. şuanda çok iyi bir ünvan yada maaşla olmasa da az stresli ve esnek bir işim var. çalışma arkadaşlarım anlayışlı insanlar olunca eve daha az yorgun geliyorum. sevgilimle geçiyor zamanın çoğu. spor, film, müzik, yemek, arkadaşlarla kart oyunları, arada disco-bar.  bir de golden bi köpeğimiz var. hayattaki en büyük derdimiz onu soğuk havalarda yürüyüşe çıkarmak, ve ufak tatillerimiz sırasında onu arkadaşlara teslim etmek diyebilirim. 

ilk defa nefes aldığımı hissediyorum belki de ve tam anlamıyla sevdiğimi sevildiğimi. şimdi daha iyi anlıyorum, aşk meşk denen şey huzurun kendisi. ee tabii bu huzur öyle ha deyince gelmiyor kapına. fedakarlık lazım. taviz vermek lazım. önceden burnundan kıl aldırmayan bir adamdım ben. armudun sapı, üzümün çöpü. o kadar dön dolan, buldun mu mükemmeli diye sorarsanız. yani sevgilim mükemmel mi? bence evet :) hem görsel olarak, hem de kişilik. ama siz kesin binlerce kusur bulursunuz. ben de buluyordum başlarda. iş ciddiye binmesin diye ne detaylara takıldım bir bilseniz. herşeyime rağmen benden vazgeçmedi. ben de oturup bigün "bu detaylar ne kadar etkiliyor seni ve ona olan hislerini" diye sordum kendime. erinmedim yazdım tek tek beni rahatsız eden yönlerini bir kağıda, ve bunları nasıl düzeltebileceğimi ya da aşabileceğimi. aslında hiç önemi olmayan şeyler olduğunu gördüm ilk kez. sonra anlaşıp, ufak bir tatil yaptık. üç gece dört gün kadar çok sakin gecesinde yıldızların görünebildiği bir yerde. o ara daha net gördüm onun bana ne kadar ihtiyacı olduğunu ve beni çölde su görmüşcesine istediğini. mantıkla hareket ettim ve hayatımı değiştirecek adımları attım. tamam müthiş bir aşkla başlamadı herşey içimde ama şuan geldiğim his yoğunluğunu tarif edemem. gün içinde telefonda fotoğrafına bakarken bile gülümsediğim bir adamlayım. beni mutlu etmek için yaptığı incelikleri hiç hesaba katmıyorum. mutluyum özetle.

umarım bu arada sizlerinde hayatlarında güzel gelişmeler olmuştur. terörsüz, savaşsız, sağlıklı, huzurlu, aşk dolu bir yıl geçirmeniz dileğiyle..

10 Mayıs 2015 Pazar

yine olmadı

olmuyor, olmuyor, olmuyor.
ne yapsam, ne kadar çabalasam olmuyor.

sanki lanetlenmiş gibiyim. önce kendimi, sonra hayatımı anlamlandırmak için attığım her adım başarısızlıkla sonuçlanıyor. biliyorum hatalarımın olduğunu, vazgeçilmez olmadığımı da gayet iyi anladım. kibrim yok, gururum yok. biraz ani çıkışlarım olsa da içimde kocaman bi kalp var. bi kişiye adayabildiğim, bi kişiyle doldurabildiğim.

hergün onlarca kişiye güçlü görünüp, sağa sola akıl verip emir verip eve gelince kimsenin görmediği saatlerde küçük güçsüz çaresiz bi çocuk oluyorum. tanrı ile hiç bu kadar yakın olmadım, hiç bu kadar konuşmadım onunla. hiç bu kadar yalvarmadım.

keşke kalbi böyle mühürleyip bi sandığa koyabilsem. hayatım iş spor dostlar aileden ibaret kalabilse.

olmuyor, aklım kalbim elele verip beni sözlerimden çok kez caydırdılar. yine caydıracaklar. yine iki kişilik mutluluk hayalleri kuracağım, yine kalbim çarpacak bigün, mutlu olacağım bir süre ve en sonunda yine evimde duvarlara bakıp bakıp kendime ve hayata sitem edeceğim.

bu döngüden çıkmak istiyorum. ölüm müdür bunun çaresi? sarhoş kalmak mı? küsmek mi herkese? nefret mi beslemek herşeye?

3 Şubat 2015 Salı

bekleme modu


bekleme modundayım sanki.

herşeyi askıya aldım. iş ve spor dışında hiç ama hiç birşey yok hayatımda. işimde emeğimin karşılığını başarı olarak aldıkça hayatımın çoğunu iş haline getirdim sanırım. özellikle türkiye'de olduğum zamanlarda bazen de otellerde sıkı spor yaparak bedenimi mutlu etmeye çalışıyorum. bedenimi bilmem ama ruhumu iyi hissediyor bu. yaş ilerledikçe daha zinde olmak, daha güzel görünmek güzel birşey haline geliyor.

ama bazen bunlar yetmiyor, arkadaş ve dostlarla vakit geçirmek yetmiyor, ailenin yanına kaçıp anne yemeği yemek yetmiyor. insan sevmek istiyor, sevilmek istiyor. bi beklenti bi endişe olmadan sevmek ve sevilmek. hesap kitap yapmadan. terkedilirim korkularına kapılmadan. sanki hayat sonsuzmuş gibi ve tamamı onunlaymış gibi sevmek. 

bunun imkansızlığını en iyi bilenlerden biriyim yada bu ciddi işler benim için imkansız diyeyim. kabullendim aslında. kendimle yetiniyor gibiyim ama işte aklım karışıyor arada. acaba yine yeniden denesem olur mu diye sormaktan kendimi alamıyorum.

çok sevmek istiyorum aslında. hani iki gün sonra biteceğini bilsem bile deliler gibi sevmek, o iki güne yılları sığdırmak falan. saçma belki, ama benim hissettiklerim. 

özetle bekleme modundan çıkmak istiyorum. ama buna tek başıma cesaret edemiyorum. biri elimden tutup çıkarmazsa öyle kalacağım hep. çünkü kolay olan beklemek sonuçta.

foto: javaforlife.com

27 Eylül 2014 Cumartesi

masum değiliz


annemle babam çok farklı insanlardır. annem bir şekilde babamı kabullenmiş ve öyle sevmiş. evet annem detaycıdır, incedir. babam bazen odunlaşır ama bu annem de hiiç hayal kırıklığı yaratmaz. babam elinde güllerle gelsin gibi bir beklentisi de yoktur. imreniyorum onların bu beklentisiz sevgisine. ben ne annem gibi olabiliyorum ne de babam.

yaşadığım şeylerin bir şekilde hep son bulması düşündürdü bunları bana. bu olanlar için suçu hep başkasında aradığımı düşünmeyin sakın. benim de hatalarım var. yani aslında kişiliğimin yansıması diyebileceğim durumlar. 

mesela çok ilgili görünemiyorum. odağım çok hızlı değişebiliyor, iş çok çok öne gelebiliyor hayatımda. sevgilimi 2-3 gün ihmal edebiliyorum. mesela tatil modumda iken ailem dahil hiçkimseyi gözüm görmüyor. sanırım bu o an yaptığım işe ya da aktiviteye gereğinden fazla kendimi vermemden ötürü. yoksa hayatımdaki diğer şeylerin değeri azaldığı falan yok. 

ee bi de unutkanlık var. önemli anları falan unutuyorum artık. yaptığım hesap-kitap işlerinden dolayı sanırım ya da yaşlanıyorum ondandır.

beni biraz ilgisiz soğuk gibi gösteren diğer şey de; mesafeler. sevgiliyle aynı şehirde olmak bir avantaj. iş çıkışı eve dönerken yanına uğrayabiliyorsun, birlikte spor yapabiliyorsun, alıp bir yere gidebiliyorsun, evine geliyor, sarılıp uyuyorsun. uzak olunca bunları tek yapıyorsun haliyle. yani kendinlesin. daha çok bireyselleşiyor hayat.

işte hep bunlar bir araya gelince bana aşkla sevgiyle bakan insanı da hayatından bezdirebiliyorum zamanla. özel bir çaba harcamadan hem de. son olanlar biraz böyleydi. bu yüzden terkedildim diyebilirim.

ama şunu da belirtmem gerek. karşımdaki insan hep kendi gibi düşünmem, hissetmem, davranmam istedi. hep beni kendi ile mukayese etti. ters-empati gibi birşey. oysa benim ayrı bir bedenim, ayrı bir ruhum var. hormonlarım farklı dolanıyor kanımda. algılarım farklı. aldığım kültür, aklımdaki dünya farklı. bunlar beni karşı taraftan farklı kılıyor haliyle. sevdiğim insan benim zor zamanımda saatte bir beni arayıp soruyor iken, ben aynısı yapmayabilirim. bu ona sevgi duymadığım manasına gelmez. gelmemeli. 

kendi kendime konuşur gibi oldu şimdi yazdıklarım. özetle geldiğim nokta, "masum değiliz, hiç birimiz" 

21 Eylül 2014 Pazar

kendi kendime


insan ne yaparsa yapsın, nereye giderse gitsin, geçmişinden kaçamıyor.
pozisyonumdaki değişiklik nedeniyle işlerim ve seyahatlerim iki katı çıktı nerdeyse. gün içinde işlerimin insanlarla ilgili kısmını, eve gelince de kendi yapmam gerekenleri yapar oldum. çok da özel bir hayatım yok gibi. spora bile haftasonları gidebiliyorum ya da fırsat buldukça otellerin küçük spor salonlarını kullanıyorum. 

"mutlu musun?" diye sorarsanız kesin ve net bir şekilde "hayır" diyebilirim. aslında ne için yaşadığımı, hayattan ne beklediğimi bilmiyorum artık. yuvarlanıp gitmek diye bi deyim var ya, ha işte tam onu yaşıyorum. 

gel-gitler yaşadım yazmadığım süreçte. neticede yine terkedildim, unutuldum. bunu bile acı yaşamak zorunda bırakıldım. kalbi acıtan sözlerle, sitemlerle. 

en sonunda dönüp dolanıp geldiğim nokta yine aynı. evde duvara sebepsizce bakan bir adam oluyorum en sonunda. o boş duvarda görmek istemediğim anıları çevirip çevirip izliyorum her gün. ya da bazen özlem duyduğum sevgi dolu aşk dolu anları.

belki insanların istediği gibi olsam herşey daha kolay olacak benim ve onlar için. bunlar hep, ben kendim olmak istediğim için oluyor. ama ben de kabullendim sayılır. hissettiğim hayatı yaşamayacağımı kabullendim gibi. bunu eşcinselliğe olan baskı, ailemin-dostlarımın istekleri ile bir ilgisi olmadan kabullendim. sorun bende. olmuyor, yapamıyorum bir erkekle. görsel olarak tercih edilmek, arzulanmak bi yere kadar seni birine bağlıyor. iş bir hayat geçirmeye gelince ya ben ya karşı bir arıza veriyor. bunu bir kadınla başarmaya daha yakınım belki de. 

şuan bir adım atamayacağım kadar belirsiz herşey hayatımda. hislerim, isteklerim, gücüm kuvvetim. biraz daha beklemek lazım. biraz daha.......................

foto: flickr, bob's afbeeldingen

7 Eylül 2014 Pazar

yazamamak

yazılacak o kadar şey var ki; neresinden başlasam bilmiyorum. 

her halukarda kopuk kalacak resmin bir kısmı. en iyisi şimdi yazmamak. aklımdakiler bütünleşince yazmak.

18 Mayıs 2014 Pazar

soma


üzgünüm. 
sinirliyim. 
kızgınım. 
hem kendime, hem de herkese. 

günlerdir olanlar, kendi yaşadıklarımı unutturuyor bana. insanlar ölüyor yok yere, adına şehit deniyor, millet avutuluyor, avunmayanlar dayak yiyor, susturuluyor. kimsenin sesi kimseye ulaşmıyor. 

yurtdışından arkadaşlarımla da konuştuğumda anladım ki durum oradan farklı görünüyor. bu denli bir baskı ve zülum olduğunu kimse bilmiyor. türkiye'yi bilip takip edenler dahil buna.

adamın biri dolamış diline "din" kavramını, bunun üzerinden çalıyor çırpıyor, kırıyor döküyor, her türlü illegal operasyonu yapıyor, kendinden olmayan herkese değil türkiye'yi dünyayı dar ediyor. biat eden herkesi de ihya ediyor. bir de algı yönetimi var ki; o daha da acı. taşeron bakan kahraman, zalim başbakan dünya lideri, olayı ise ya cia ya cemaat yaptı falan filan. aklını peynir ekmekle yemiş bi dolu insan.

inanın bu olanlar karşısında inancımı sorgular hale geldim. tanrım neden birşey yapmıyor bu olanlar karşısında. din ve islam kavramına leke getiren bu adamı ve onun gibi düşünen menfaat düşkünlerini, neden bir mucize ile durdurmuyor. yüzbinlerce mağdur insanın acısını hafifletmiyor. sanırım hayatın imtihan olması bunun gibi birşey.

umarım bu defa olayda ihmali ya da kastı olan herkes ceza görür. hem hukuk karşısında, hem de -şu dillerden düşürülmeyen- kader planında.