28 Ağustos 2011 Pazar

isteyirem görem seni


evdeyim iki gündür. evdeyim derken, bursa'da. cuma kadir gecesi idi, annem kandil ziyafeti hazırlamıştı, kaçırmak istemedim, erkenden kaçtım işten. yakışıklıyı kapıda görüp öpüp koklayıp geldim bursa'ya. iftar sonrası babam ve kardeşimle her kadir gecesinde olduğu gibi camiye gidildi. hayatımın en uzun namazlarından biri kılındı. garip oluyorum ben o ortamda. yani yıllardır hep aynı heyecan oluşuyor. böyle yoğun bi manevi ortam hissi bi de. sonrasında da akrabalarla biraraya gelindi.

dün ise çoğunlukla uyuyarak geçti, bi ara çıktım dolandım. alışveriş yaptım. bi ara biri gelip arkamdan pat diye sırtıma vurdu sertçe. bi döndüm askerden arkadaşım :) ayaküstü sohbet ettik, uzun süredir görmüyordum. evlendiğini öğrenmiştim facebook'tan, o kadar. bursa'ya tayini çıkmış. işiyle ilgili sıkıntıları olduğunu söyledi, gelecekle ilgili kaygılarından bahsetti. alanım dışında bi konu olunca dinlemekle yetindim.

yolda eve gelirken anılarım tazelendi. taburdan kafadar arkadaşlarla birlikte gece yemekhane kaçamaklarımız, sohbetlerimiz, komutanlarla dalga geçişlerimiz, onları çekiştirmelerimiz, denetlemelerde çektiklerimiz, nöbet değişimlerimiz falan :)

bu arada içeriden bi şarkı sesi geliyor. "isteyirem görem seni"
sanırım radyo açmış kardeşim. de azeri şarkısı değil mi bu :) hem sevgilisinden iki gündür uzak adamın yanında böyle şeyler çalınır mı :(

"günde yüz yol görsem gene, yaaaaar, isteyirem görem seni" :)


foto=orhan kılıç'mış adı

24 Ağustos 2011 Çarşamba

yorumsuz!

aşağıya bi haber koyuyorum. kendimi yada bloga adını verdiğim tercihimi savunmak için değil.

kafalarda özellikle homoseksüel kafalarda var olan "biseksüelliğin eninde sonunda homoseksüelliğe dönüşeceği", "biseksüelliğin kafada yaşanan süreli cinsel karmaşa olduğu", "biseksüelliğin, homoseksüel olduğunu itiraf edemeyenlerin geçiş dönemindeki avuntusu olduğu" gibi fikirleri yumuşatmak ve bu fikirlere kanun derecesinde inananları biraz düşündürmek için paylaşıyorum.


'Biseksüellik' kanıtlandı

Yeni bir araştırma kendilerini biseksüel olarak tanımlayan erkeklerin hem kadınları hem de erkekeleri çekici bulunduklarını ilk kez resmi olarak ortaya koydu ancak bu sonuç biseksüelleri şaşırtmış görünmüyor.




ILLINOIS - Northwestern University’de yapılan yeni araştırmayla 2005 yılındaki bulguları doğrulayan uzmanlar, ‘erkek biseksüellerin var olduğuna’ kanaat getirdi.

Çekiciliğin sadece bir cinsiyete karşı olmayabileceğini iddia eden biseksüeller içinse bu bulgular hiç de yeni değil. Zira biseksüeller onları bugüne kadar homoseksüel olarak görenleri ve toplumdaki varlıklarını kabul etmeyenlere kızgınlar.
ESKİ ARAŞTIRMA HOMOSEKSÜELLERLE BİSEKSÜELLERİ BİR TUTUYORDU 
Biological Psychology internet sitesinde yayınlanan çalışma, her iki cinsiyetten de en az iki kişiyle birlikte olma tecrübesine sahip biseksüelleri kapsıyor. Araştırmaya katılan erkeklere, erkek ve kadın biseksüellerin cinsel ilişkileri izletiliyor ve erektil tepkileri tespit ediliyor.
2005’te yapılan çalışmada homoseksüellerle biseksüellerin tepkilerinin benzemesine karşın, yeni çalışma biseksüel erkeklerin hem erkek hem de kadın videolarına tepki verdiğini ortaya koydu. Diğer taraftan heteroseksüellerin ise sadece karşı cins videolarına tepki verdiği bir kez daha kanıtlandı.

Indiana State University emekli psikoloji profesörü Jerome Cerny de bu videoları izleyen biseksüel erkeklerin heteroseksüel ve gay erkeklerle kıyaslandığında daha çok genital tepki verdiğini belirtti. Araştıma farklı biseksüel bireylerin farklı tepkiler sergilediğini de ortaya koydu.
haberin devamı şurada

22 Ağustos 2011 Pazartesi

blogger'ın n'leri

üsturupsuz yazar mimlemiş beni :) gerçi x-coach'da okuyan herkes minlendi diyerek mimlemiş oldu, cevaplamayanı da yolacakmış bizzat falan. ben de evden çıkmadan cevaplayayım istedim şu mimi. umarım doğru bi liste yapabilirim. 

en iyi tasarım:
devletşah, tommytrend, x-coach

en güncel:
x-coach, üsturupsuz yazar, zat-ı hatun

en kendini anlatan:
ferdi amca, beenmaya, serhat

en akıcı:
tunç kılıç (fikir atölyesi), sergüzeşt, nakhar

en güldüren:
eminimsi, üfürükten prenses, madiclara

en aşık:
sergüzeşt, bi'adam, üsturupsuz yazar

en eleştiren:
madiclara, pippi haşmet, x-coach

en bilgilendiren:
ssbb (hastalardan öğrendiklerim), pippi haşmet, aydan atlayan kedi

en meraklı:
ssbb (hastalardan öğrendiklerim), serhat, cihan özdemir

en çok gezen:
oburcan, ayşegül (mavilimon), bi'adam (--son ayı düşünürsek)

en modacı:
genç bir anne(--çanta, saat), x-coach(--ayakkabı), tommytrend

en yazmayan:
nakhar, eflatoon, the king

en edebi:
eflatoon, sergüzeşt, kitap delisi

listeyi tamamlarken google reader'daki feed'leri referans aldım biraz da. aslında çok isim var "en kendini anlatan", "en akıcı", "en güncel", "en çok güldüren" ve "en yazmayan" bölümlerine eklemek istediğim ama kuralı bozmadan 3'er isim yazdım. öyle işte.. 

okuyanlardan isteyenler üzerine alınabilir mim'i. x-coach gibi yolarım tehdidi falan savurmuyorum. o kadar da medeniyim yani. rahat olun :)

21 Ağustos 2011 Pazar

benim


dün akşam gitti misafirlerim. hemen sonrasında yakışıklıyı alıp dışarı çıktım. oturduk bi yerlerde, nefes aldık. dönüşte biraz gıcıklık yaptım, mado'nun önünden geçerken dondurma aldırmadım, sinir oldu surat falan yaptı biraz. arkadaşına durumumuzu anlatmasının cezasını da böyle basit bi şekilde vermiş oldum. söylemedim bu sana ceza diye ama içimde bi ohh duydum :)

sonrası hasret gidermekle geçti. nerdeyse bi haftadır sarılamamıştık birbirimize. sabaha doğru uyuduk :) daha doğrusu ben sabaha doğru uyudum. o saat 3 gibi daldı uykuya, ben gündüzden de uyumuştum diye bi dizimde sevgilim, bi dizimde notebook, takıldım 5e kadar falan. aralarda saçlarını okşayıp "sevgilim" dedikçe, uykuda bile yüzü gülüyordu. garip bişey işte :)

kocaman bi insan var yanında, sana ait. sen ona aitsin. sanırım ilk defa bu hissi yaşıyorum. bakınca "benim" diyebilmek hissini. arada mahremin kalmamasını. hani bunu hemcinsimle yaşamak tarafını geçiyorum, böyle bişeyi tatmak bile tanrının büyük bi lütfu bence. ben normalde yalnızlığı da seven biriyken, şimdi bu adam olmadan nefes bile alamıyorum. geçmiş ilişkilerimde ilişkinin ortasında bile azıcık yalnızlık isterdim, şimdi hiiiç böyle bişeye ihtiyaç duymuyorum. gelse, yanımda 24 saat kalsa "off" demem. hatta yanımda 24 saat kalacağı hayaller planlar kuruyorum kafamda. bu bile büyük bi lütuf gerçekten. hayal kurulabilecek plan yapılabilecek birinin olması.

umarım herkes bu hissi hiç bitmemecesine yaşar.

iyi pazarlar.

foto=flickr, supernenek

18 Ağustos 2011 Perşembe

problem çocuk


kuzenim geldi. hem de ailecek. aramıştı ramazan'ın başlarında istanbul'a geleceğiz bikaç günlük diye ama bu kadar çabuk geleceklerini düşünmemiştim. evim müsait diye gel demiştim. o da eşi ve iki çocuğu ile geldi. güzel oldu ama değişik biraz. büyük olan 5 yaşındaki çocuk inanılmaz bi tip. bişey istediğinde yalan söyleyerek istiyor. "babam dedi ki şunu versin" falan gibisinden. 3-5 isteğinden sonra yalan söylediğini farkedip kuzeni uyardım ama güldü. acaip sinir oldum. tamam dövsün demiyorum ama bişekilde kızabilir. bi de bişeyi isterken tekrar etmesi var. mesela kırılacak bişeyi gösterip "alayım mı" diye soruyor, hayır dediğim de tekrar ediyor evet dedirtene kadar "alayım mı? alayım mı? alayım mı? alayım mı? ...." bi çıldırtan durum da yemeklerde yaşanıyor. "şunu yaparsanız yemek yerim" gibisinden şartlar koşuyor eleman. izlerken bile geriliyorum. belki anne baba olunca buna dayanılabiliyordur insan, ben şu halimle o çocuğa 1 gün bile dayanamam gibi. döverim kesin :)
diğer çocuk ise 1,5 yaşında ve çok tatlı, etli butlu bişey. böyle hafif hafif ısırmalık yanakları kolları. şuanda da sesini duyuyorum diğer odadan :)

bu arada ev kalabalık olunca buluşamıyoruz yakışıklıyla pek. dün ancak spora gitme bahanesiyle kaçtım, hem spor yaptık hem hasret giderdik. biraz da tartıştık yine. ama kırıcı olmayacak şekilde. konu bana sormadan yaptığı itiraftı. o da pişman olmuş ama işte yapacak bişey yok. 

bakalım haftasonu misafirlerim giderlerse yakışıklıyla daha uzun uzun vakit geçiresim var. bi de ceza vereceğim ona, hazır kendisini biraz suçlu hissediyorken. ama nasıl bi ceza vereceğim konusunu henüz düşünmedim. ona hakikaten ders olacak tecrübeyle sabit tavsiyelerinize açığım. 

aslında olay ceza vermelik değil ama böyle bi konuda fikrimi almamış olması beni kızdıran. ben artık iki ayrı kişi değil de bir olduğumuzu düşünürken böyle olması üzdü biraz. neyse, dediğim gibi yapacak bişey yok bu konuda. 

foto=180metabolism.com

14 Ağustos 2011 Pazar

yerime itiraf


dün acaip bi geceydi. bi önceki geceyi dondurma, mısır, iki film ile sabahlatınca 2 gibi uyandık :) onun işleri vardı duş alıp çıktı. ben de biraz temizlik ütü falan yaptım.

akşam aradı tekrar. "nasılsın iyi misin" diye sordu, sonra da yanındaki arkadaşının selamını iletti. dostlarından biri. kızı tanıyorum, bikaç kez karşılaşmıştık hatta muhabbetimiz de fena değildi. kapattı sonra. 1,5 saat kadar sonra evden bi daha aradı. "bişey söyleyeceğim ama bana kızma ne olur" dedi. ben direkt kızdım, bu ara biraz asabiyim ya :) gergin gergin "tamam söyle" dedim. "şeyyy" diye uzattı, korku filmi gibi, bekliyorum. anlatmaya başladı sonra.

üç buçuk sene kadar önce türkiye tatilinde sarhoş ve çok mutsuz olduğu bi anda, biseksüel olduğundan bahsetmiş bu kıza. okuldan en yakın arkadaşlarından biri zaten. o günden sonra da bizimkinin hayatında bi kız olunca bi daha bu bahis açılmamış. bu bayan arkadaşı da sormamış özel durumunu. dün öğleden sonra çıkışta işlerini bitirip onla buluşmuşlar. kızın sıkıntıları varmış, dertleşmek istemiş ama konu konuyu açmış. bizimkinin ayrıldığı kızdan sonra oluşan yalnızlığına konu gelince, arkadaşı geçmişi sormuş birdenbire. tedavi falan olup olmadığını. bizimki utanmış epey bunca zaman sonra bu konular açılınca. kız da üstelememiş. tam kalkacaklarken, kıza bizi itiraf etmek istemiş birden. hep böyle son dakika yapar işlerini, bana da öyle yapıyo zaten. "neden böyle bişey istedin" diye sorduğum da "bilmem, mutluluğumu paylaşmak istemiştim sadece" dedi. kıza bi erkekle ilişkisi olduğunu söyleyince, kız hemmmen beni sormuş. sonuçta pat diye hayatında görünüveren biri bi tek benim. o kişinin benim olduğumu da itiraf etmiş. ben tabii bunları ondan dinlerken kaşlarım yüzüm şekilden şekile giriyor durumda.

ben mahremiyetime ve onun da mahremiyetine bu kadar önem verirken onun beni ben istemeden birine afişe etmesi demek bu. gerginliğim daha da arttı. yakışıklıyla ilk tanıştığımız zamanlar kendimizi anlatırken söylemişti yıllar önce birine yarım ağızla durumunu itiraf ettiğini ama o kişinin bunu unutmuş bile olabileceğini yada sarhoş olduğundan önemsememiş olabileceğini. meğer o kişi bu kızmış. bilsem o olduğunu buluştuğumuz anlarda hiç öyle samimi ve rahat olmazdım yanında.

tamam medeni insanlarız da ne bileyim, en sevdiklerinden bile sakladığın birşeyin 3. kişiler tarafından bilinmesi garip bişey.

kızdım biraz, kızdığımı da belirttim ona. "müsaitsen geleyim mi? yüzyüze konuşuruz" dedi. "hayır" dedim sert bi şekilde. sonrada kafam dağılsın diye "sleepless in seattle"ı izledim bilmem kaçıncı defa. filmin sonunda mesaj yazdım telefondan. sadece "geçti" yazdım. o da uyanıkmış, hemen "seni seviyorum" yazdı.

hem kızgınım, hem mutluyum paylaşmak isteyecek kadar beni sevdiğine. garip bişey. ama kızla bi daha karşılaşırsak diye de acaip utanıyorum ve korkuyorum. off, bak stres oldum yine. brrrrr.....

12 Ağustos 2011 Cuma

hafif meşrep

üç hafta kadar önce yeni bi kız başlamıştı bizim bi başka departmana. kızı daha önce görmüştüm, bildiğin manken. üstelik slav mankenler gibi sarışın, uzun bi kız. yani öyle biri neden bizim sektörde bulunur anlam verememiştim :) malum, güzelliğini kullansa çok daha fazla çok daha kolay para kazanabilir.

ben bu kızı bikaç kez sigaraya çıkmışken de görmüştüm şirketten olmayan farklı iki adamla. nasıl aklımda yer etmişse kız, dikkat etmişim demek ki. :) ama hafif bi kız gibi gelmişti tavırları çok da önemsememişim. dün kızı mavi bi elbise içinde gördüm. normalde özel bir geceye giyilebilecek, bi yanı omuzdan bağlı süslü püslü bişey. hem ilginç geldi, hem de güzel.

tesadüf, bugün diğer ekiple yapacağımız toplantıya katılamayan birinin yerine o girdi. konuya yabancı diye dinlemekle yetindi konuşulanları. bi de onların tarafla ilgili bişey konuşulurken ilgili görünmek ve gülümsemekle. ben de sanırım onu izlemekle yetindim :) ne yalan söyliim toplantıdaki tüm erkekler kıza bakıyordu. diğer iki bayandan biri benim dostum zaten. çıkışta "yuhhh ya, kızı yiyecek gibi bakıyordunuz" diye şakayla karışık sitem etti. sanırım sinirlenmiş :) sonra da kız hakkında malumat vermeye başladı bana. ben de hiç oralı olmuyormuşum gibi yapıp dinledim bi kulağım onda :) bitirdiği okulu, hangi şirketten buraya geldiği, adı ve bekarlık durumu. ama sonunda da "sana uymaz" diye ekledi. hani uyar mı uymaz mı diye sormadan böyle bişeyi duyunca geçen kapıldığım fikrin doğru olduğunu anladım. yine de, off neyse :)

yakışıklı duymasın bunları, öldürür beni. gözlerimi oyar. ama hani bu olayı buraya da yazmazsam içimde saçma sapan şeyler büyür diye korkmadım değil.

11 Ağustos 2011 Perşembe

öküz gibi


"seni seviyorum lan. çok hem de. öküz gibi seviyorum seni. hiç sevmemiş gibi seviyorum. beni sevdiğin kadar belki daha çok seviyorum. yani, ben seni çoooook seviyorum. çoook. çok......."


yanında böyle bağırmak geliyor içimden bazen.








foto= viralsocialite.com

10 Ağustos 2011 Çarşamba

yarasından gocunmayanlara

bi önceki yazıda dürüst olmam dışındaki yorumlara yeni bir yazıyla cevap vermek istedim. "dürüst olsan" ithamı zaten benim için bişey ifade etmiyor, diyen dürüst olsa anonim yazmaz öyle iddialı bi yorumu. neyse, geçtik.

evet gördüğüm manzara üzmüştü beni. eskiden üzmüyor muydu? o zamanda üzüyordu. çünkü ben günübirlik seks yaşarken o siteleri hiç kullanmamıştım. daha basit mirc, mynet tarzi ortamlar seks arayışındaki insanlar için daha hızlı bi ortamdı. belki bunları yazmak şimdi bana yada bu dünyalardan uzaklara itici gelse de ben bunları yaşadım. inkar etmiyorum ve bunları hala yaşayan insanlar vardır biliyorum, olacaktır da. bu bi tercih midir bilmem. yani günübirlik ilişkilerle mutlu olmayı öğrenmiş insanlar da tanıdım. tabii iç dünyalarını bilemem. ben mutlu olamadım. hep tiksindim kendimden. her ilişki sonrası lanetledim kendimi. ama yapmaya devam da ettim. ta ki bedenim yerine ruhum yorulana dek. bi gün cidden içi boş lanetler yerine durup "noluyo böyle, nereye kadar bu böyle" deyince dank etti bişeyler kafamda. tabii şu da var. seks bağımlılık yaratan bişey, sigara gibi. "aa pişman oldum, yarından itibaren seks yasak bana" deyip de bırakamıyorsun. bu üyelikli sitelerden sohbet arkadaşları edinerek yavaşlattım seks arayışlarımı ve kendimi spora verdim. çağrıldığım her aktiviteye gittim, arkadaş toplantılarını hiç kaçırmadım. acaip yordum kendi kendimi. sırf dürtülerimi biraz dizginlemek için. inancım dahil hiçbişey beni durduramıyordu zaten. şimdi söylerken bile içim cızlıyor ama tam anlamıyla "çaresizdim".

ama başardım, ahmetle tanışmadan bir süre önce seks hayatımı sıfırladım. hani bir mucize mi oldu yoksa benim gösterdiğim gayretin bir sonucu mu oldu bilmem ama boşlukta iken tanıştık ahmet'le. şimdi o da bu satırları okuyacak ve blogun ilk günlerini okumadıysa benim kirli bi geçmişim olduğunu öğrenecek, üzülecek. ama sorun değil artık. inanın ben herkesten çok üzülüyorum geçmişim için. duyunca üzülecek olan herkesten. üzülsem de değişmiyor bazı şeyler. elimden gelen bugünümü ve geleceğimi güzel yapabilmek. tüm çabam gayretim bu yönde zaten.

dürüstlük isteniyorsa işte benim yaşadıklarım bunlar. ben şuanda kimseyi aşağılamıyorum. kimseyi seks istiyor diye ikinci sınıf görmüyorum. sadece o sitelerde kendine dürüst olmayan insanların çoğaldığına üzüldüm diyorum. "aşk arıyorum" yazıp yakışıklı diye birinin koynuna kendini atabilmelere, kendi feminen tavırlarını maskülen bulup herkesi feminen diye aşağılayanlara yada başka dengesizliklere. tamam bunlar da bi tercihtir yada bi kabullenmedir belki. belki buna da saygı göstermek lazım. saygısızlık sayılır mı bilmem ama ben biraz sitemle karışık eleştiri yaptım. biraz da kendi hayatımdan çıkardığım sonuçtan cesaretle bi tavsiye yaptım. her satırında fikrim sabit hala. isteyen istediği tarafa çekebilir o cümleleri. serbest.

9 Ağustos 2011 Salı

"date" siteleri

haftasonu gereksiz mailleri temizlerken çok eskiden kalmış bi üyelik maili gördüm. manjam'deki hesabımın bilgileriydi. ahmet'i şems'i o hesapla tanımıştım :) gerçi silmiştim ama silinmiyormuş sanırım. deactive oluyormuş sadece. o sırada da sıkılmışım, bi girebiliyor muyum diye bakayım dedim hesabı aktifleştirmemi istedi. aktifleştirdim girdim. neyseki hesabı silmeden koyduğum parça parça resimlerimi de sildiğimden kimse profilime bakmadı bile bikaç saat içinde :) ama ben baktım meraktan, ne olmuş ne değişmiş bu zaman içinde diye.

hiçbişey. hatta daha da berbat bi tabloyla karşılaştım. üyelikli biyeri eski mynet chat'ine çevirmişler. kas torbalarının en kasılmış anlarında çekilmiş pozları, kırım kırım arkadaşların renkli gözlüklerle kızlara sarılı pozları. tamam herkesin yaşam şekline yada isteklerine saygım var ama böyle bir tavırla bu hislerini tatmin yoluna gidenler toplumdan insanlardan anlayış beklemesin lütfen. en azından türkiye'de beklemesinler.

neyse, konuma döneyim. ortam iyice berbat olmuş. profillere yazılanları okudum da, eskiden üç beş böyle içini döken olurdu, şimdikiler direkt "resmin yoksa yok ol" saldırgan şeyler yazmışlar. yada kendi feminen bi görüntüye sahip iken  "feminensen uzak dur" falan yazanlar var. profilin başlığı da ya "aşk arıyorum" yada bi serdar ortaç şarkı sözü falan. :S.

bi de tanıdık yüzlere denk geldim. bikaçıyla yazışmıştım. o zamanlar yine birazcık umutları olan, hoş görünen tiplerdi. ama iyice yıpranmış, iyice afişe olmuşlar. boy boy resimleri vardı profillerinde. farklı ülkelerde çekilmiş falan. bi de yaşları aynı kalmış :) ne güzel millet yaşlanmıyor :) darısı bizim de başımıza.

hani bu siteyi takip edenler içinde mutlaka o tür yerlerde üyelikleri olanlar vardır. olmalı da belki de. ama belki yukarıda yazdıklarım birilerini incitmiş olabilir. ne bileyim gördüklerime üzüldüm yazdım işte. umarım anlatabildim düşüncemi. dileğim herkesin insan olduğunu, etten fazlası olduğunu ve bedeninin kıymetli olduğunu unutmadan hareket etmesi. çünkü ondan sonra hayal kurabiliyoruz, ondan sonra güzel ve kalıcı şeyleri elde edebiliyoruz. benim hayattan öğrendiğim bu oldu.

7 Ağustos 2011 Pazar

kendimiz olmak


"cehalet mutluluktur" derler ya, bazen doğru. hani bilmek istediğim ama soramadığım detaylarla ilgili biraz boşverince, bilsem ne geçecekti ki elime deyince aramızdaki dialog da daha samimi ve doğal göründü. dün mesela muhteşemdi benim için. önceki geceden geldi bana sevgilim. gece sahur yaptık birlikte. o uzun yıllardır hele ki böyle uzun bi günde oruç tutmadığı için yemeği ve içmeyi abarttı. uyurken en son "sarılma, su ağzımdan çıkacak gibi oluyorum" dedi :) bi de gün içinde görmeliydiniz. "susadım" diye mır mır etmeye başladı 2 gibi. 5 gibi "başım dönüyor" oldu, 6 da "sarhoşluk hissi gibi bu oruç, sersemim biraz" ve sonra birlikte iftar. kendimiz yaptık kendimiz yedik balkonda. sonrasında spora gidecektik ama o kadar çok yemişiz ki daha doğrusu yemişim ki yerimden bile zor kalktım.

biraz lafladık çay içerken. özellikle gelecekle ilgili. evlilik vesaire. hani "seni çok seviyorum" ve "gidelim uzaklara" demekten öteye gidemediğimden, buradaki geleceğimi de bilemediğimden ötürü kaygılarına hak verdim biraz. aynı kaygılar benim içinde geçerli. muhabbet çok karamsarlaşınca "eskiden tek kişilikti korkularım. artık iki kişilik. bize ne olacak diyorum bazen." diyebildim. sarıldık öyle biraz, durup düşündük. sanırım böyle durup düşünecek çok anlarımız olacak gibi. ikimizin de ailesi evlilik söylemlerine başladılar eşzamanlı ve sanırım ondaki stresin bir sebebi de buymuş. onu o kadar çoook seviyorum ki, bu sebebi bilmek bile korkutmuyor şuanda beni. geçende de söylediğim gibi, onun da beni hiç kimseyi sevmediği kadar sevdiğini biliyorum. 

biz sevgiden bi adım ötesini yakaladık sanırım. bir başkasının yanında kendimiz olmak şansını. ben dahil insanların çoğu annesinin kardeşinin veya eşinin çocuğunun yanında bile kendi olamıyor. birşeylerini olduğundan farklı yada az yada çok gösterme çabasına giriyor. ama şimdi bizim aramızda öyle bi sınır yok. ben yanında çıplak gezebiliyorum yada en utandığım şeyleri bile yanında düşünebiliyorum, yapabiliyorum, konuşabiliyorum. tamam bazen kendimi sınırladığım oluyor ama bu sınırlar giderek azalıyor aramızda. eminim bigün ben aynaya bakar gibi bakacağım ona. gidişat o yönde. tabii aramızdaki bu durumu sağlayan benzer yanlarımızın payı büyük. cinsiyetimizin aynılığı, cinsel eğilimlerimizin, ideolojilerimizin, müzik-sinema zevklerimizin benzerliği vesaire. en önemlisi hayatımızdaki boşluğun aynı sebeplerden olması ve kısmi baskılar altında bu boşluğu kapatmaktan korkmuşluğumuz.

şimdi hayat kolay onunla. biliyorum bu satırları okuyan homo yada heteroseksüel biçok insan için hayat öyle değil. nispet olsun diye yazmıyorum bu satırları, amacım sadece mutluluğumu paylaşmak da değil. birşeyleri işaret etmek istiyorum sanırım şuanda. yaşamamın son bikaç yılını yazdığım bu blogta yaşadıklarımın beni nasıl bi noktaya getirdiğini. en acı anların bile birşeylerin oluşumuna olan katkısını. kolay olan tek şeyin ölüm olduğunu, onun dışında kalanların fedakarlık gerektirdiğini. 

neyse, sıkmadan susayım ben. herkese mutluluk dolu bir hafta diliyorum şimdiden.

5 Ağustos 2011 Cuma

garip iki gün

garipti son iki gün. özellikle de dün.

sanki o basit meseleden tartışan ve luzumsuz yere uzaklaşmak zorunda kalan biz değilmişiz gibiydi aramızdaki dialog. o anı yaşarken bu durum hoşuma gitse de, sonradan düşününce biraz garip geldi. özellikle de dün. acaip sıcak, hatta çocukcaydı tavırları. sanki bişeyi örtmek yada unutturmak ister gibi. hani kötü ihtimalleri düşünmekten kaçıyorum ama bu birazı yapmacık olan davranışların geçenki tartışmamızı kapatmak için olduğuna da inanamıyorum nedense. o söyleyemediği şey herneyse, aramızdaki soğukluğun sebebi de oydu, şimdiki sıcaklığın sebebi de. o kadar zorlanıyorum ki sormamak için. biliyorum sorunca olacakları, direkt düşecek yüzü morali bozulacak ve yine benden biraz uzak kalmak isteyecek. bi daha böyle uzak kalalım gibi bişeyi duymak ve bu durumu yaşamak istemediğim için dizginliyorum kendimi.

aslında ne kadar birbirimize benziyorsak, bi o kadar da farklıyız yakışıklıyla. ben daha dengeliyim kişilik olarak. tepkilerimi çok kolay ortaya koyup, sonrasında da gizleyemem mesela. ama hayata dair biçok konuda fikrimiz de aynı. garip bişey bu da. sanki benim bikaç konuda farklı düşünen ve farklı davranan bi kopyam gibi.

neyse, çok felsefe yaptım ben yine. buldu bunuyo durumuna düştüğümün farkındayım, sahip olduğum şeyin ne kadar büyük bişey olduğunun da. 

aslında şunu söyleyebilsem içimden bi sorun kalmayacak. "herneyse onun başına gelenler, her ne olursa olsun, ben onu seviyorum ve bana söyleyemediği şeylere rağmen o da beni seviyor, dönüp dolanıp bana geliyor. bana sarılıp huzur buluyor, benim yanımda ağlıyor, sarhoş olunca bile bana bırakıyor kendini. bunun ötesinde daha ne olmalı ki, daha ne yapmalı benim ona tamamen güvenmem için, şüphe etmekten vazgeçmem için"

3 Ağustos 2011 Çarşamba

konuşmadığımız her ne varsa


çok geç oldu belkide düşündük taşındık
bir çok şeyi birbirimizden sakındık
bir şey eksik cümlede
yüklem mi, özlem mi?
sakladığın şey her neyse beni üzer mi?

öyle çok şey var ki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
konuşmadığımız her ne varsa
seninle sakladım gözlerimde

ne olur sende fazla üzülme
hep kendi kendine yenilme
konuşmadığımız her ne varsa seninle
bir damla gözlerimde

2 Ağustos 2011 Salı

beklenen insan

gece saat yarım gibiydi kapım çalındı. ben de zaten akşam yemekten geç dönmüştüm, salonda tv izlerken uyuyakalmıştım. zil sesiyle biraz sersem bi şekilde yerimden fırladım. telaşlandım da biraz bu saatte kim falan diye. "kim o" diye seslendim, ses gelmedi. bi daha seslendim yine ses gelmedi. sinir oldum, tam gidiyodum "ben" dedi günlerdir duymak istediğim ses. açtım hemen kapıyı. asansörün katıma çıkmasını nasıl bi heyecanla bekledim tahmin bile edemezsiniz.

asansörün kapısı açıldı, en sevdiğim yüz belirdi kapıda. koşar gibi sarıldı bana. normalde kapı açıkken komşu görür falan diye böyle şeylerden kaçınırım ama o an bunu düşünemedim. içimden ağlamak geldi ama onu da yapamadım. çünkü iyi değildi yakışıklı. hatta biraz sarhoştu.

kapıyı kapatıp içeri geçtik. yüzüme bakıyordu sanki ilk defa görmüş gibi. elini tuttum "seni seviyorum, biliyorsun değil mi" diyebildim. gülümsedi bebek gibi, sonra sarıldık. öyle kaldık biraz. sormadım hiçbişey, meraktan ölsem de. önce "herşey üstüste geldi" dedi sustu. ben içimden "nasıl yani" dedim, duymuş gibi devam etti. "bizimkilerin sorunları, iş yerinde sıkıntılar ve daha bilmediğin bikaç şey". ben tabii o bilmediğim bikaç şey lafına takıldım. neyfa'nın dediği ihtimal gelip gitti aklımdan. bu sefer tutamayıp sordum "bilmediğim derken????". "önemi yok, anlatıp seni de üzmek istemiyorum" dedi. tabii bu cevap benim kafamdaki o korkutan ihtimali yoketmedi. ama ısrarcı olmamam gerektiğini bildiğim için sustum ben de. onu izlemeye başladım. çok bitkin görünüyordu. saçlarını okşamaya başladım biraz. gözlerini kapadı. komik ama o halde sızdı adam beş dakika geçmeden :) koca adamı yatağa taşıdım ve günlerdir hayalini kurduğum kötü planımı gerçekleştirdim. sarıldım sıkıca, başını göğsüme dayadım. saçlarından, alnından öptüm. öptüm, öptüm. bi ara uyandı, "aşkım" diye mırıldandı ve saniyeler içinde tekrar uyudu:) ben uyuyamadım, bi saat kadar saçlarını okşadım, yüzüne dokundum. sonra ben de dalmışım öyle. rüya gibi. hakkaten rüya gibi. hem de kabusun ortasından birden fırlayarak içine girilen bi rüya.

tabii rüya sabah gelen telefonla son buldu. annesi arıyordu, ben zaten gözümü bile açamadan, hızlıca giyinip öpüp kaçtı. sanırım bi saat kadar daha uyumuşum. kalktım ama yüzümde kocaman bi gülümseme. "hayat, ilginç ama güzel şey" diye düşündüm kendi kendime. hızlı kahvaltımı hazırladım yedim, çıkmadan paylaşmak istedim mutluluğumu. hala kafamda yanıtsız sorular olsa da bekleyişin sona erdiğini yazmak istedim.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

hayırlı ramazanlar

sahuru ailemle aynı sofrada yaparak çıktım yola dün gece. 4 gibi.
açlık susuzluk hissetmedim de uykusuzluk ve başdönmesi ile geçti ilk gün. sanırım bu sene de ailemle olan zamanlar hariç tutamam gibi.

dostlarımdan biri de iftara çağırdı beni gündüzden. oraya gideceğim, bikaç arkadaş daha gelecek. kalabalık güzel bi yemek olacak.

bunlar dışındaki konuda da iyi sayılmam. kafamda bin tane soru var. bi de hala arasa diye bekliyorum, rahatsız etmek istemiyorum. bi tek mesaj attım ramazanı bahane ederek "hayırlı ramazanlar" diye. bi cevap gelir yada artık sorunlar yatışmışsa arar diye bekledim ama hala bi haber yok.

bugün allah'a dua ettim hep ona derdi neyse yardım etmesi için. kendim için hiç bişey dilemedim. şuan tek istediğim onun huzuru, mutluluğu. gerisi gelir elbet. tanıdığım adam gerisini kendi getirir biliyorum.

biraz uzak kalıp düşününce ben de hak verdim ona. ısrarımın yersiz olduğunu, desteğimi söyledikten sonra daha ileri gitmemiş olmayı istedim. ama oldu bi kere.

neyse, öyle işte. ben yavaştan çıkayım. harika bi sofra beni bekler.
herkese güzel bi ramazan ayı diliyorum.
sevdiklerinizle ve dolu dolu.