27 Temmuz 2010 Salı

akşam güneşi (şems)

şems istanbul'da. bugün öğleden sonra o aradı beni "bu hafta burdayım" diye. itiraf etmeliyim ki haberi duyunca heyecanlandım. ama ağır sözlerinin içimde yarattığı o gizli kırgınlık geçmemiş olacak ki hemen hevesle "nerdesin geleyim göreyim" gibi sorular soramadım. "müsait bir zamanında görüşmek sohbet etmek isterim" demekle yetindim. kapattık telefonu. bi on dakika geçmeden aradı. işten kaçta çıktığımı sordu ve istersem buluşabileceğimizi söyledi. aslında başka bi planım vardı ama ilk adımı onun atması kırgınlığımı falan sildi bi anda. sonuçta ben onun sanal sohbetinden bile çok haz duyarken yüzyüze tanışma fırsatını tepemezdim. görüşmeden sonra spora geçeyim diye erken çıktım işten. buluştuk yemeğe geçtik onun tarif ettiği bi yere. sakindi ortam, ama dahası bizde sakindik. hani konuşmamak için çatalla bıçakla yemeği karıştırırsınız ya, ama aklınızda binlerce kelime konuşur ya, aynen öyleydik. sanki hissetti aklımda dolanan cümleleri. "evet, ben de aynı acıyı çekiyorum aslında". ben biraz şaşırdım belli etmesemde. duraksamadan devam etti. "sanmaki yalnızlık kimse için kolay. sanmaki ben sevmekten sevilmekten korkuyorum. ama.." dedi sustu. benim gözlerim açıldı ağzım kilitlendi sanki. bekledim ama'sını tamamlasın diye ama belki 3 dakika bişey demedi. o camdan dışarı baktı ben ona baktım. arada camdan gözgöze geldik. bi an içimi gördü sandım. o an ona sarılmak ve ağlamak istemiştim aslında. sessizce ağlamak hem de. gözgöze geldiğimiz an niyetimi anladı sandım ve çok utandım.

yemek bitince başladı konuşmaya. ama'larını anlattı. sonra ben bişeyler sordum onu tanımak adına. tasavvufla ilgili ve işiyle ilgili. o da bana sorular sordu. bi kısmını sanal ortamdan söylemiştim ama bazı detayları da yüzyüze söyledim. gözlerim doldu istemeden. sanırım o da hissetti benim hissettiklerimi. elini uzatıp elimi tuttu. o an tüm tüylerim diken diken oldu, ürperdim resmen. orada kaç saat kaldık bilmiyorum ama çıkarken spora gidecek gücüm kalmamıştı. o ordan ayrıldı ben de direkt eve geldim. duş aldım ve biraz kendime gelmek için bekledim. kendime gelemeyince blogta paylaşayım istedim. belki şimdi biraz durulur aklım.

3 yorum:

  1. yine hayalkırığlığı yaşayacağın (adı yada şeli n olursa olsun) bir ilişkiye başlıyorsun. birinden elektrik aldığında hmen içini açıyor ve kendini kaptırıyorsun. biraz uzak dur, gözlemle süreci uzat derim ben.

    YanıtlaSil
  2. neden hayalkırıklığı olsun ki... iki aklı başında adam... kimse kimseye atlamamış, adım adım gidiyorlar ne güzel.
    ...dee anlamadığım birisinden hoşlanırsın ona gidersin ama sanki ikiniz de yalnızım, birisini istiyorum, birbirimizi seçelim modundasınız.
    sohbetinden, tavrından, varlığından hoşlandığın birisini sadece yalnız olmak istemediğin, birisini sevmek ve sevilmek istediğin için ''seçmiş'' değilsin umarım.
    off neyse umarım her şey istediğin gibi, mutlu olacağın şekilde gelişir.

    YanıtlaSil
  3. hehe)) Bazen böyle roman havasında yazınca diyorum acaba detaylar hakikaten öyle mi oldu, yoksa yoğun his içinde iken algılaman biraz fazla kişisel mi diye...
    Ne ise bilemedim ama öyle güzel anlatıyorsun ki film izler gibi oluyorum... Hadi hayırlısı, şems bölümleri olursa onu da heyecanla beklioz)

    YanıtlaSil