dayanamadım tüm gün, gururumu yenip aradım. akşam tekrar görüşmeyi teklif ettim şems'e. "olur" dedi, saati zor ettim, gittim buluştuk. düne göre daha sakindik daha rahattık ikimizde. yemek yedik ve bu sefer benim bildiğim güzel bi yere geçtik. sonra çok geçmeden kalktık oradan da. sahile geçtik. yürüdük yol boyu. hava daha tam kararmamıştı. adalara baktık uzaktan. o bi ara şiir gibi şeyler söyledi, yüzüme vuran rüzgar, kızıl ufuk, yanan ışıklar falan üst üste binince oluşan atmosferden çok etkilendim. öyle biriyle yanyana olduğum için kendimi şanslı hissettim. tanrıya şükrettim. hatta daha ileri gidip yürürken kolumu koluna elimi eline değdirdim kazara birçok defa.
biraz ailemden bahsettim ona. o ise geçmişinden. garip bi konuşma şekli var zaten. bişey söylüyor yarım bırakıyor sonra bikaç dakika susup yine devam ediyor kaldığı yerden. sanki ilham bekliyor o arada. işte tam öyle bi arada ona "sana sarılmak isterdim" dedim. duyabileceğim bi seste "sarıl o zaman" dedi. gülümsedim ama o görmedi. yapamadım tabii. artık hafiften karanlıktı ama geçtiğimiz yol üstünde insanlar vardı. sonra boş bi durağın önünde tuttum kolundan sarıldım sıkıca. sanki yolcu edermişim gibi görünür diye yapabildim bunu. o da beni sardı sıkıca. o an zaman durdu sanki. ne kadar aç kalmışım birine böyle içten sarılmaya meğer. yürümeye devam ettik. arabayı park ettiğim yere vardık. "ben buradan gideyim" dedi. "ben bırakayım" diye ısrar ettim. zor bela bindi. o an tüm cesaretimi toplayıp arabayı çalıştırmak yerine dudaklarına yapıştım. tek istediğim onunda beni öpmesi yada en azından öper gibi yapmasıydı. hiç bi tepki vermedi. adeta bi duvarı öpmüşüm gibi hissettim. geri çekildim hemen ve arabayı çalıştırdım. ancak yolda kendime geldim, özür dileyebildim. "kızmadım. ama.." dedi. bu sefer ara vermesine dayanamadım ve lafını tamamlasın diye "..ama..ne?" dedim. "ama yanlıştı. ali ben dün biriyle tanıştım. benim gibi biriyle.." dedi. konuşmasına devam edecektiki daha fazla canım acımasın diye "tamam, açıklamak zorunda değilsin" dedim biraz sinirle. bi dahada ağzını açmadı zaten. gideceği yere gelince helallik isteyip indi.
sanırım bi daha görüşmeyiz. sorun da değil. asıl sorun yeniden kendimi mal gibi hissetmiş olmam. ben kafir veya dinsiz değilimki. ne demek "benim gibi biri". ben neyim acaba gözünde. benimde iki gözüm, iki kulağım, bi kalbim var, onun da. ne sanıyor beni acaba. çok uçlarda yaşayan biri mi. ben de kendimce temiz olmaya temiz kalmaya çalışıyorum. bi insan sadece dini şeylerle mi iyi olur, kendince değerleri olamaz mı? bunları ona sormak isterdim şimdi. ama buna gerek bile yok. göreceli humanist dünyasında beni çoktan tanımlamış zaten. kimsenin yargılarını değiştiremem. buna gerçekten gücüm yok.
foto=flickr, turker miletli
biraz ailemden bahsettim ona. o ise geçmişinden. garip bi konuşma şekli var zaten. bişey söylüyor yarım bırakıyor sonra bikaç dakika susup yine devam ediyor kaldığı yerden. sanki ilham bekliyor o arada. işte tam öyle bi arada ona "sana sarılmak isterdim" dedim. duyabileceğim bi seste "sarıl o zaman" dedi. gülümsedim ama o görmedi. yapamadım tabii. artık hafiften karanlıktı ama geçtiğimiz yol üstünde insanlar vardı. sonra boş bi durağın önünde tuttum kolundan sarıldım sıkıca. sanki yolcu edermişim gibi görünür diye yapabildim bunu. o da beni sardı sıkıca. o an zaman durdu sanki. ne kadar aç kalmışım birine böyle içten sarılmaya meğer. yürümeye devam ettik. arabayı park ettiğim yere vardık. "ben buradan gideyim" dedi. "ben bırakayım" diye ısrar ettim. zor bela bindi. o an tüm cesaretimi toplayıp arabayı çalıştırmak yerine dudaklarına yapıştım. tek istediğim onunda beni öpmesi yada en azından öper gibi yapmasıydı. hiç bi tepki vermedi. adeta bi duvarı öpmüşüm gibi hissettim. geri çekildim hemen ve arabayı çalıştırdım. ancak yolda kendime geldim, özür dileyebildim. "kızmadım. ama.." dedi. bu sefer ara vermesine dayanamadım ve lafını tamamlasın diye "..ama..ne?" dedim. "ama yanlıştı. ali ben dün biriyle tanıştım. benim gibi biriyle.." dedi. konuşmasına devam edecektiki daha fazla canım acımasın diye "tamam, açıklamak zorunda değilsin" dedim biraz sinirle. bi dahada ağzını açmadı zaten. gideceği yere gelince helallik isteyip indi.
sanırım bi daha görüşmeyiz. sorun da değil. asıl sorun yeniden kendimi mal gibi hissetmiş olmam. ben kafir veya dinsiz değilimki. ne demek "benim gibi biri". ben neyim acaba gözünde. benimde iki gözüm, iki kulağım, bi kalbim var, onun da. ne sanıyor beni acaba. çok uçlarda yaşayan biri mi. ben de kendimce temiz olmaya temiz kalmaya çalışıyorum. bi insan sadece dini şeylerle mi iyi olur, kendince değerleri olamaz mı? bunları ona sormak isterdim şimdi. ama buna gerek bile yok. göreceli humanist dünyasında beni çoktan tanımlamış zaten. kimsenin yargılarını değiştiremem. buna gerçekten gücüm yok.
foto=flickr, turker miletli
:(
YanıtlaSilsıfat tamlamaları, olmaz olsun!!
üzüldüm be bi...
hay allah...
demiyorm artık bir şey. :(
YanıtlaSilakşam bu postu okuduğumdan beri yazmakla yazmamak arasında kaldım ama istrsen sende kırıl bana ama yazıyorum işte. Ne demek benim gibi biriyle tanıştım. istediği kadar dindar olsun günahkar olduğunu farkında değil sanırım. Haram kılınan bir hayatı yaşıyor sonrada kendim gibi birini buldum. Senden daha temiz olduğunu sanıyor galiba. en baştan beri sevmedim şu adamı. sende boşver gitsin.
YanıtlaSilçileğe katılıyorum bende, insanın birilerini sevmek için çeşitli özellikler araması önemli ama şems de sanki öyle birini bulamazsam ali yan cebimde dursun der gibi.
YanıtlaSilof bu ne yaa dıtta şemsiye açılmaz
YanıtlaSilanlattıklarından çıkarabildiğim ve tanıdığım insanlar çerçevesinde vardığım sonuca göre;
YanıtlaSilbu adam içindeki karmaşanın çaresini, öğrendikleri doğrultusunda elinden geldiğince derin görünmekle çözmekte bulmuş..
fazla kafaya takılacak bir durum değil..
cümlenin ortasında durup beklemesinin sebebi ilham mıdır yoksa gerçekten ne söylemek istediğini bilemeyip susmak zorunda kalmak mıdır bilemezsin..
sen de şimdi yarım kalan bir cümlesin, ve o seni öpmeyi beceremedi..
budur...
boşver gitsin... çilek e katılıyorum
YanıtlaSil