yıllardan beri ilk defa sabah 5-6lara kadar chat yaptım. sadece chat. bi ara samimi sohbetin arasında birkaç kadeh şarab bile götürdüm. o kadar yorulmuşumki rahatlamışımki yatağa geçmemle uyumam bir oldu. deminde ısrarcı telefonun sesiyle uyandım. arayan ahmet.............. sabah istanbul'a gelmiş, yanlış anlarım diye hemen haber vermemiş, dayısının evine geçmiş. bugün müsait olursam benle görüşmek istiyor.
yani sabaha kadar onun ve ondan sonrasındaki hayatım hakkında konuşup onun sesiyle uyanmak , "geldim" sürpriziyle karşılaşmak gerçekten ilginç.
uykuluydum zaten, ne olduğunu anlayamadım bile tam. "ben bi toparlanayım seni sonra arasam olurmu" dedim, kabul etti. niye istanbul'a geldiğine dair bi fikrim yok, ama benle görüşme isteğinin altında yatan sebepleri azçok tahmin edebiliyorum. bu sebeplerden biri benle yeniden ilişki içine girmek değil, buna eminim. benimde zaten öyle bi niyetim yok. hem çok çok iyi anladımki, sevgi başka şey birliktelik başka şey. yani birbirini tamamlıyor gibi gözüksede sevginin dışında başka şeylerde gerekiyor birlikte olabilmek, birlikte kalabilmek için.
bide dayısına gittiği iyi olmuş, ben hala bi yığın soruyla cebelleşirken onu evin kapısında görmeye dayanamazdım sanırım. tekrar başa döndürecek tensel bi yakınlaşma olabilirdi. sonra ayıkla pirincin taşını ali.
offfffffffff. kafam davul gibi. hala uykusuzum, 5 saat bile uyumadım ama zehir gibi çalışıyor yine. ne yapsam, nasıl yapsam diye düşünüyorum. karışığım yine anlıycağınız. itiraf etmek gerekirse birazda heyecanlıyım. bir ayı geçti onu görmeyeli, ama bana bi yıl gibi geliyor. son aylarda ikimizde o kadar saçmaladıkki yüzyüze bakmak ilk anda gerçekten zor olacak. neyse ya, sorunu kafamda düşünerek dahada büyütmeden ariim ben onu iyisimi. dayısından alıp bi yere geçip konuşalım bakalım. hem kaçarak sadece sorular çoğalıyor, belki konuşunca bu acı veren durum düzelir. bende arkamda sağımda solumda kirli ve acı veren şeyler bırakmadan önüme bakmak istiyorum.
foto= flickr, ken_pogs
yani sabaha kadar onun ve ondan sonrasındaki hayatım hakkında konuşup onun sesiyle uyanmak , "geldim" sürpriziyle karşılaşmak gerçekten ilginç.
uykuluydum zaten, ne olduğunu anlayamadım bile tam. "ben bi toparlanayım seni sonra arasam olurmu" dedim, kabul etti. niye istanbul'a geldiğine dair bi fikrim yok, ama benle görüşme isteğinin altında yatan sebepleri azçok tahmin edebiliyorum. bu sebeplerden biri benle yeniden ilişki içine girmek değil, buna eminim. benimde zaten öyle bi niyetim yok. hem çok çok iyi anladımki, sevgi başka şey birliktelik başka şey. yani birbirini tamamlıyor gibi gözüksede sevginin dışında başka şeylerde gerekiyor birlikte olabilmek, birlikte kalabilmek için.
bide dayısına gittiği iyi olmuş, ben hala bi yığın soruyla cebelleşirken onu evin kapısında görmeye dayanamazdım sanırım. tekrar başa döndürecek tensel bi yakınlaşma olabilirdi. sonra ayıkla pirincin taşını ali.
offfffffffff. kafam davul gibi. hala uykusuzum, 5 saat bile uyumadım ama zehir gibi çalışıyor yine. ne yapsam, nasıl yapsam diye düşünüyorum. karışığım yine anlıycağınız. itiraf etmek gerekirse birazda heyecanlıyım. bir ayı geçti onu görmeyeli, ama bana bi yıl gibi geliyor. son aylarda ikimizde o kadar saçmaladıkki yüzyüze bakmak ilk anda gerçekten zor olacak. neyse ya, sorunu kafamda düşünerek dahada büyütmeden ariim ben onu iyisimi. dayısından alıp bi yere geçip konuşalım bakalım. hem kaçarak sadece sorular çoğalıyor, belki konuşunca bu acı veren durum düzelir. bende arkamda sağımda solumda kirli ve acı veren şeyler bırakmadan önüme bakmak istiyorum.
foto= flickr, ken_pogs
karabasanlı hislerden sıyrıldın bence ..daha iyisin. cümlelerinden anlaşılıyor bu.
YanıtlaSileve döndüğünde kafanın karışık olacağını sanmıyorum. çoktan bir şeylerin bittiğini tekrar kabullenmiş olarak döneceksin.
umarım güzel bir gün olur.
can ve canan...
YanıtlaSilcanan canansa, candan ötedir...
canan canan değilse can öndedir...
canansa eğer yüreğin özlediği...
o zaman cana veda edene kadar...
varsın yürekleri tınılasın...
ve ne istersek bizimdir...
yeter ki bedelini ödeyelim...
hayatın sıkıntıları aslında hayatın kendisi...
öğle bir armağan ki, güzelliği sıkıntılarına değer...
90 yaşındaki bir insan'a sorun...
hayat olsun yeter ki, varsın acılı olsun...
yeterince özümseyince herşeyi...
dönüpte arkaya bakınca vicdan sızlamıyorsa...
varsın aksın zaman...
~~
al sevdiğini
istediğin oysa gerçekten
gerisi toz olacak
hayat zaten acı...
bir kaçını biz seçelim
yağmur zaten bize sormaz yağarken...
güle dokunurken de insanın eli kanayabilir,
bir iş yaparken de...
aynı mıdır?..
ödeyip bedelini
seçelim kader yollarından birini...
o mudur?