28 Mart 2012 Çarşamba

anlatım

yine taze taze yazamadım biliyorum ama güzeldi haftasonu. tamam yalnız kalamadım hiç, kafa da dinleyemedim ama güzeldi. tam cumartesi paşa kahvaltımı yapmış, çıkıyordum ki bi arkadaşım aradı. bursa'da olduğumdan nerden haberi oldu anlamadım, görüşelim dedi. muhtemelen kardeşimden duymuştur. zaten giyinmiş çıkıyordum, onu da aldım. sakin bi yere geçtik. o kahvaltı yapmamıştı, ben çay yudumlarken o bi yandan yedi bi yandan anlattı. 6 ay kadar önce boşanmış eşinden. benim de kulağıma gelmedi bu haber, duyunca çok şaşırdım. kızı da çok iyi tanır ve severdim. ikisi de dünya tatlısı insanlar, hem huy hem görsel olarak çok yakışıyorlardı. boşanmaları şaşırtmaktan çok üzdü. çünkü geçen sene bi çocukları olmuştu, facebook'ta fotoğraflarını görmüştüm. ilk çocuğu sordum. annesinde kaldığını söyledi. ben neden boşandınız diyecek oldum ki o detayları konuşmak istemediğini söyledi. beni sordu, bi gelişme var mı diye. önce yok dedim. hani eşinden çocuğundan uzak kalan birine yalnız olduğumu söylemem mutlu eder diye düşünmüştüm ama yüzünden öyle olmadığını farkettim sonra. eve dönerken arabada, çok alakasız bir konunun ortasında birden "sana dürüst olmak istiyorum" dedim. "ne konuda" dedi. "yalnız olmam konusunda" dedim. gülmeye başladı, "vayy kardeşim benim" deyip omuzumdan sıktı biraz :) anlattım işte aşık olduğumu, çok sevdiğimi. o zaten önceki kız arkadaşımı ve ondan ayrılış sürecimi ve yaşadıklarımı kısmen biliyordu. uzun yıllardır da hayatımda onun bildiği bi kimse olmayınca habere benden çok sevindi :) mesleğini, nereli olduğunu, hatta mezun olduğu liseyi, üniversitesi bile sordu. bursalı olduğunu öğrenince sevindi yabancıya gitmiyorum diye :) tek sormadığı şey adı ve cinsiyetiydi. komik ama ben de hiç yalan söylemeden güvendiğim birine yakışıklıyı ne kadar çok sevdiğimi anlatmış oldum.

pazar da döndüm işte. bugün de erken geldim eve. yakışıklı da gelecek birazdan. birlikte yemek yapıp yiyeceğiz. sonrasında film izleriz muhtemelen. işte böyle birden güzelleşiyor hayat yeniden ya da bi yorumda da yazıldığı gibi ben ailemi ziyaret ettikden sonra iyileşiyorum :) sanırım bunu daha sık yapmalıyım :)

23 Mart 2012 Cuma

onun gibi kokmak


eve gideceğim birazdan.
yakışıklıya söyledim ama gelmek istemedi. hatta ısrarcı da oldum ama istemedi. geçerli bi sebepte söylemedi. ama hani şimdi düşününce belki bikaç açıdan iyi oldu gelmediği. benim işten ve istanbul'un karmaşasından uzakta biraz kendimi dinlemeye ihtiyacım var. hoş ailemle iken de çok yalnız kalamıyorum ama yarın tüm gün sakin bi yerlere kaçıp dinlenmek istiyorum. böyle bildiğim bikaç kuytu köşe yer var. tabii annemin kahvaltısını yaptıktan sonra :)

ama gitmeden sevgilimi bi görüp gideceğim yine de. bu ara bazen akşam 11'lere kadar işte olsam da kısa da olsa daha sık görüşüyoruz. bazen ayarlıyoruz tam ben eve girerken geliyor. hiç sohbet edecek gücümüz bile olmadan ancak sarılıp uyuyabiliyoruz. bu bile çok güzel. yatağın içinde gece uyanınca onu görmek, sıkıca sarılıp hafifçe öpüp gözlerinden dudaklarından, sonra tekrar uyumak. haftada 2-3 gece de olsa ona sarılabiliyorum. teri terime bulaşıyor. ben onun gibi, o benim gibi kokuyor bir sonraki sabah. bu tarifi imkansız bir mutluluk, bir değer. 

foto=flickr, bres

19 Mart 2012 Pazartesi

yıllar sonra


bugün çok ilginç bişey oldu. okuldan bi arkadaşımla karşılaştık öğle yemeğinde. okuldan sonra hiç görmemiştim üstelik. hakkında tek bildiğim yurtdışında yaşadığıydı.

bayağı değişmiş, saçlar dökülmüş, biraz kilo almış, tanıyamadım zaten. sadece ilk görünce "ben bu adamı bi yerden tanıyorum ama nerden" dedim içimden. güleceksiniz ama seviştiğim biri miydi diye bile geçirdim aklımdan :) o da bana bakıyordu, iyice işkillendim. o kalkıp masamıza gelirken acaip heyecanlandım hatta. selam verdi gülümseyerek. sonra "ben ....., tanımadın mı?" dedi. önce yine bağlantıyı kuramadım ama sonra "oooo" diye bi ara sesle toparlamaya çalıştım. kısa da konuştuk, tamamen türkiye'ye döndüğünü öğrendim. kimlerle irtibat halinde olduğunu sordum. tanıdık ve hala muhabbetim olan kişilerdi. telefonunu aldım, müsait bi zamanda görüşmek üzere sözleştik.

bi de bugün dışarıda bi toplantım vardı. yakışıklının ofisine yakındı. dönüşte sürpriz yapayım dedim ama telefonumu açmadı. sinir oldum :) ofise varmıştım ki aradı, biraz sitem ettim. toplantıdaymış o da, telefonda masasında kalmış. neyse, kısmet değilmiş. akşam görüşecektik, o da yattı ailevi sebeplerinden ötürü. aile demişken bizimkiler beni öldürecek yakında. gerçi yazmadım ama özel bi sebepten ötürü günü birlik bi gitmiştim şubat ayında. yine de çok oldu. bu haftasonu gitmeliyim. yakışıklıyı da götürsem keşke. bi ağzını arayım bakalım.

foto: tumblr, beardbabes

17 Mart 2012 Cumartesi

tam dayaklık

sonunda patladı  yakışıklı. birbirimize vakit ayıramadığımızı, hatta artık doğru dürüst sevişmediğimizi falan  söyledi. susmak zorunda kaldım, çünkü haklıydı. yani elimden keşke bişey gelse, eskisi kadar spora bile gitmiyorum onunla daha çok vakit geçirelim diye. buna rağmen hafta içi iki kez kısa kısa görüşebildik. 

işler rayına girecek azalacak derken, başlarının işini de yüklenmek zorunda kaldım. gerizekalı diye tanımlanabilecek ama anlamsız bişekilde kıymet gören el üstünde tutulan bi salağın işlerini. hazır bulmuşken, size anlatayım da rahatlayayım :) şimdi işyerinde bi eleman var, dünyanın etrafında döndüğünü sanan, anlamsız düzeyde bi özgüvene sahip bi tip. empati'nin i'si yok adam da. dinlemeyi bilmez, hatta hiç dinlemez, sen konuşurken "lafımı bitireyim" diye araya girer ama lafı hiç bitmez :) hani bana diş geçirebildiğinden değil ama insanlara köpek muamelesi yapıyor. konumu itibariyle böyle bi yetkisi de olmamasına rağmen yapıyor. genel müdür ile bikaç kez konuşmam da bu durumu ima etmek istesem de anlamadığım şekilde onu övmeye başladı diye sustum. muhtemelen onun dışında herkes ama istisnasız herkes rahatsız bu elemandan. bu hafta içi ben bi toplantıda ona iş çıkaracak tekliflerde bulunmuştum. o yok diye ve teklifim mantıklı diye tamam dendi. bir saat sonra pat diye geldi yanıma. "ihtiyaç nedir tam olarak" dedi pervasız bi şekilde. anlattım ama anlamamakta ısrar edince iki de bir lafımı kesince sesimi yükselttim ister istemez. millet bize bakmaya başlayınca azalttım sesimi tekrar tekrar bi embesile anlatır gibi anlattım. allem etti kullem etti, yapması gereken işin nerdeyse tamamı bana bıraktı. o an boğazına yapışıp oracıkta bi ağız  burun dağıtmak istedim ama buna bile değmeyeceğini düşünüp oturdum yerime. 

geçen de bi arkadaşım bununla 12 yıl kadar önce daha yeni mezun olduğu yıllarda çalışan biriyle konuşmuş, o zamanlarda aynı b..k olduğunu söylemiş kadın. ilginç geldi bu bana. hani daha deneyimsiz iken böyle davranışlarla bizim piyasada kalması ve daha önemlisi yükselmesi şaşılacak şey. bildiğim kadarıyla bi torpili de yok. tek ihtimal kalıyor geriye, o da "her işyerinde enaz bir kötü adama ihtiyaç vardır" gerçeği. bunu tahmin edemeyeceğiniz kadar başarılı yapıyor :) neyse ya, daha da anlatmayayım, geriliyorum. bu kadar da kafi bana. ohh rahatladım valla :)

teşekkür ederim beni dinlediğiniz ve lafımı kesmediğiniz için ;)

13 Mart 2012 Salı

meşgul


bunaldım diyebilirim. işten sıkıldığım nadir dönemlerden birini yaşıyorum. genellikle hayatımda bir karmaşa olduğu için iş beni dengeleyen bi unsur olurdu hayatımda ama şimdi dengemi bozan bişeye dönüşüyor.

yine istanbul'dan uzaktaydım bi hafta kadar. pazar geldim. yakışıklı ile ancak yarım gün geçirebildik. bu hafta (belki de bundan sonraki her hafta) dünden başlayan şekilde geç saatlere kadar çalışmam gerekiyor. gerçi dün gece saat 11 gibi tekrar biraraya geldik ama romantik dakikalar yerine iş konuşmamdan sıkıldı garibim, çok durmadı gitti.zaten romantik dakikalar oluşsa bile ben de aksiyona dönüşecek cinsel arzular oluşamıyor kafam bi milyon şeyle doluyken. işyerinde pozisyonum ve iş tanımım biraz değişti. yetkilerim sabit kalsa da sorumluluklarım arttı. ki ben yarım iş çıkarmaktan nefret eden ve biraz da kuralcı ve kontrol delisi biri olarak kendime, dostlarıma ve sevgilime ayırdığım zamandan kısmak durumunda kalıyorum. bu durum aklıma geldikçe geriliyorum.

tatil planımızın bile suya düşmesi ihtimal ama şuan buna o kadar ihtiyacım var ki. hele o yanımda iken, uzaklarda iken, sadece bizbize iken. offf, tanrım ne olur bi mani çıkmasın.

neyse neyse, kötü düşünmeyeyim şimdiden. sabah sabah biraz fazla karamsarım. zaten çıkmam gerekiyor. hepinize ve tabii kendime güzel bi gün diliyorum. sakin bi gün ve sevdiklerinizle.

foto= flickr, lel4d