27 Şubat 2011 Pazar

nutella tadında zamanlar


sorunları birer birer aşıyoruz. kimini konuşarak kimini başka şekillerde :)
tabii kolay olmuyor. şu yaşa gelmiş koca adamlar telefonun bi ucunda ağladığımız da oluyor, kahkahalarla güldüğümüz de. hoş şimdi yine "sizin kadar ağlak adamlar görmedim" gibi bi yorum gelecek ama cidden insan bazen ancak ağlayarak rahatlayabiliyor yada çözebiliyor içindeki kini, pişmanlığı yada karmaşayı. illa bi sebep lazım değil yani. ayrıca iddia edildiği gibi erkekler ağlamaz diye bişey yok. sadece gizli ağlar diyeyim :) yoksa insanın kalbi taş olur. cidden hiç gözyaşı dökmeyen ve bunla da övünen insandan korkarım ben.

neyse ben yine bize döneyim. biraraya gelince herşey daha kolay oluyor bizim için. konuşuyoruz işten aileden, güzel sözler ediyoruz birbirimize aralarda, sonra sarılıyoruz sıkıca, hatta o halde uyuyoruz. daha doğrusu uyuyorum :) nedendir anlamıyorum yanında çok kısa süre içinde uykuya dalıyorum. yaşlılıktandır diyeceğim ama yok yok demiim :) işte uyuyorum ya, o benim yüzümle saçımla kolumla burnumla falan oynuyomuş. çok tatlı oluyomuşum falan :)

bunun dışında sinema ve yemek iki ortak zevkimiz. ya film izliyoruz ya yemek yapıyoruz kalan vakitlerde. bazen abartıp saat gece 11de üstteki gibi bişey yapıp yediğimiz de oluyor. neyseki sportif adamlarız da gidiyor bişekilde o kaloriler. yoksa onun da iddia ettiği gibi 150 kilo olurduk ikimizde.

böyle böyle geçiyor zamanımız. mutluyum yani. üstelik durup arada "neden herşey bu kadar doğru ve düzgün işliyor" diye sormayacak kadar mutlu......

23 Şubat 2011 Çarşamba

geçmişimle barışık sevgili

yakışıklı biraz zor günler geçiriyor. çok belli etmese de işiyle ilgili sorunları var sanırım. çok da eşeleyip burnumu sokarmış gibi olmak istemiyorum. dün biraz lafını açtım o da üstelemeyince sustum. o isteyince anlatır yada yapabileceğim bişey varsa benden ister artık.

ama dün öğrendim ki içimizde asıl dertli ahmetmiş aslında. hani bi ara nişanlısıyla arası bozulmuştu diye biliyordum ya. aslında o bozukluğun asıl sebebi ahmet'in evlilik olayını hala kafasında sorgulaması ve kızın bunu farketmiş olmasıymış. ben durumun daha basit sebeplerden olduğunu düşünmüştüm araları tekrar düzelince. aralarının eskisi gibi olmadığını, hatta kızın eskiye göre ona biraz soğuk davrandığını anlattı dün. sanırım tam olarak ne yapacağını bilmiyor gibi. onun gözünden göremesem de az çok tahmin edebiliyorum içinde bulunduğu süreci. sonuçta ben de benzer bi süreçten geçtim, hatta benden çok yakışıklı daha iyi anlardı onu. çünkü o daha yakın dönemde öyle bir sürecin içinden çıktı. hani ne kadar korkutsa da ihtimali, birbirlerini tanımlarını çok isterdim aslında. ne biliim, belki biraz bencilce ama böyle bişeyler gizlermiş gibi hissetmezdim enazından.

şaka bi yana geçen yakışıklıyla konuşurken laf geçmişten açılmıştı. bi ara obsesif bi şekilde beni kafasına takan ama benim tarzım değildi diye hiçbir adım atmadığım bi kızdan bahsettim ona. beni hala seviyor olabileceğini falan söyledim biraz da kıskanacak mı diye merak ederek. "başkalarının seni sevmesi, hatta aşık olması beni rahatsız etmez" dedi ve lafını "sen onlara bişey hissetmediğin müddetçe" diye tamamladı. sonrasında sanki "hatta bu hoşuma bile gider" diyecek gibi oldu ama sonra söyleyemedi tepkimi tahmin edemeyince. aynı duruma kendi açımdan bakınca ben aynısını söyleyemiyorum ne yazık ki. geçmişinden herhangi bi kişinin hele ki eski kız arkadaşının hayatının içinde olduğunu duysam, ona hala ümitle baktığını duysam kıyameti koparırım :) bana "kıskançsın" diyo zaten, ama evet öyleyim. hem seven kıskanır bence. yoksa yakışıklı beni sevmiyor mu :) yok yok, o konuda şüphem yok çünkü bana kimse onun kadar uzun uzun sevgiyle bakmadı gözlerime. onun bu konudaki tavrı olsa olsa "ok siz de istiyorsunuz onu ama o benim, beni seviyor" diyen bi teenage'in tavrı gibi. ee bu durum içimi okşamıyor desem yalan olur. :)

20 Şubat 2011 Pazar

patlama

benim sevdiğim bi yanım var. bi durum beni rahatsız etsin onu o an içinde yada en yakın zamanda söylerim. biriktirmem içimde. çünkü sonra nasıl patlayacağını hiç kestiremem. o yüzden çıkışlarım karşımdaki insan için az ve hazmedilebilir oluyor gibi geliyor bana. ama bi de aksi tipler var. "aman kırgınlık dargınlık olmasın, aman kızmasın" diye içinde saklayıp sonra hiç olmadık şekilde tepkiler verenler.

bugün yakışıklının öyle olduğunu öğrendim. en azından bi konuda öyleymiş. onun da erkek olması ve cinsel tercihlerimiz aynı olması nedeniyle bazı şeyleri yaşamamız mümkün olmuyor. ara ara bu durumdan dolayı onu aldatacağımı yada terkedeceğimi düşündüğünü biliyordum ama bu durumu büyük bi korkuya dönüştürüp önce uzun süre kendi canını sonrada benim canımı yakacağını düşünmemiştim. evet, insan sevince, yakınlık besleyince herşey tam olsun istiyor. bunu inkar edemem. ama ben hayatımda o kadar eksik durumlarda kaldım ki, şuan sahip olduklarım için ona sarıldığım yanında uyuduğum anlarda bile şükrediyorum. o yüzden bu eksiklik gibi görünen durumu kanıksadım hatta esprisini yapacak kadar kabullendim. ama o aksini düşünüyormuş meğer. hatta esprilerimde gerçeklik payı arayıp, üzülüyormuş. sabah attığı bi sms'le de imalı bi sözle bunu ifade etti sağolsun. sabahtan beri allak bullak durumdayım. sorun da değil, ben onun için günlerce böyle kalırım, hiç sorun değil. sorun bana böyle basit bi konuda güvensizlik duyması ve benim böyle bi meseleyi hayatımda bu kadar önemsiyor olduğumu düşünmesi. işte asıl bu durum benim canımı yaktı. o üzüldü diye ve böyle bi durum oluştu diye kendimi suçluyorum saatlerdir. söz veriyorum kendime bi daha cinsel içerikli espri dahi yapmayacağım diye. ama ben sevdiğim insanın yanında da rahat olamazsam ne zaman kendim olabilirim ki. o da beni anlamazsa kim anlar.

biraz kafamı toparlayıp onu arayacağım, çünkü şimdi konuşma tartışmaya dönüşebilir ve ben de kırıcı bişeyler söyleyebilirim. o yüzden biraz nefes alalım ikimizde. sonra konuşuruz mantıklı şekilde, gerekirse farkında olarak yada olmayarak yaptığım hatalarım için özür de dilerim ve bi daha da yapmamaya çalışırım.

böyle böyle tanıyoruz birbirimizi sanırım. böyle böyle alışıyoruz birbirimize.

foto=scienceblogs.com

19 Şubat 2011 Cumartesi

aynı dili konuşmak

ilginç bi fanteziyi yapmak gibi bişey şuanda yaptığım. heyecan verici. çünkü yakışıklı dizimde uyuyor ve ben böyle bi anı tam içindeyken yazmak istedim.

yemek hazırladık birlikte, yedik bi güzel. sonra uykusu geldi, mayıştı dizimde. uyandırmaya kıyamıyorum şuanda. tv'a bakıyorum bi yandan, bi yandan da saçlarını okşuyorum.

o kadar mutlu o kadar huzurluyum ki, sayesinde tanrıyla daha da barıştım adeta. şükretmeyi öğrendim. onu karşıma çıkardığı için, eskiden kafamı allak bullak eden ufak sorunlardan arındığım için tanrıya şükrediyorum. hani bundan fazla nasıl mutlu olabilirim hayal edemiyorum. zaten bu bile hayal edebileceğimin üstünde. ama bu uyumun en önemli sebebi biçok konuda aynı dili konuşuyor olmamız. yani bazen öyle bişey yapıyor ki, bi sn beklese o şeyi ben yapacakmışım gibi oluyor. olur olmaz gelip arkamdan sarılıyor mesela yada bi an ne söyleyeceksem o söylüyor bana.

herşey o kadar güzel ki, hani yazınca bile korkuyorum bişeyleri değiştirir mi bu diye. ama içimde saklaması da zor böyle yoğun hisleri.

neyse yazmaya devam etsem blogun en uzun yazısı olabilir. uyanmadan bitireyim.

sevgiyle kalın hepiniz.

17 Şubat 2011 Perşembe

açık olamamak

benim bu gönül işlerinde en ciddi sorunlarımdan biri açık olamamak. yani şöyle ki, ben aklımdan geçenleri kolay kolay direkt söyleyemem. utanırım gibi bişey. hatta çoğu zaman tersini söyler, onun anlamasını beklerim. ama sanırım bazen o tersini söylemelerde o kadar başarılıyım ki karşımdaki insan o duruma inanabiliyor. ee bu da hem beni hem karşıyı geriyor. bizim yakışıklıyla haftalık olağan gerginliklerimizde genelde bundan dolayı oluyor. ama nazar değmesin bu hafta iyiyiz hala. :)

bu arada dün akşam ahmet'i aradım. uzun uzun konuştuk :) açıkçası onun blogu bildiğinden beri çok rahat yazamıyordum tepkilerini tam bilmediğimden. dediğine göre yorumları bile okuyormuş :) hatta bazı isimleri bile söyledi, güldüm epey. gencbiranne, x-coach, neyfa ve serhat. ama korkmayın, hep pozitif şeyler söyledi :) yine de hala şaşkın olduğunu söylüyor benim blog tutabildiğime :) aslında ben de biraz şaşkınım bunca zaman yazabildiğime. bi de yaşadıklarımdan dolayı çok mutlu olduğunu söylüyor. bu o kadar mutlu etti ki beni anlatamam. enazından bunları ondan duymak benim için çok özel bi durum.

herşey bu kadar güzel gitmiyor hayatımda tabii. işle ilgili sıkıntılar var. ofiste hafif gerginlikler falan. ama hepsi geçiyor yakışıklıma sarıldığımda. o başını gögsüme koyup uyuduğunda herşeyi unutuyorum. hafifliyorum adeta. keşke her akşam her sabah böyle bi imkanım olsa diyorum ama yok. ben şimdilik bu kadarına şükrediyorum.

foto=photobucket, roberthmason

15 Şubat 2011 Salı

kimse bilmez


yakışıklı akşam mailime atmış linki
sözleri pek güzelmiş. paylaşayım istedim :)

14 Şubat 2011 Pazartesi

sevgililer günü & kandil

"sen hayatıma giren en güzel şeysin. 

sen benim hayatımı anlamlı kılan tek şeysin. 
sevgilim, güzel sevgilim, yakışıklı sevgilim. 
hayatın bana verdiği en güzel hediyem.
iyi ki varsın ve iyi ki yanımdasın.

seni tanıdığım için o kadar şanslıyım ki
yanında o kadar mutlu ve huzurluyum ki, 
kelimelerle anlatamam"


gibi şeyler söyledim bu akşam cesaretimi toplayıp. hayatımın en güzel akşamlarından biriydi ve net söyleyebilirim ki en özel 14 şubat'ıydı. herkesin, evlilerin, bekarların, yalnızların yada sevgilisi olanların, herkesin sevgililer günü kutlu olsun yeniden. ayrıca mevlid kandilinizde kutlu olsun.

herkese sevgiler

13 Şubat 2011 Pazar

merhaba ahmet

dün akşam iş çıkışı yakışıklıyla buluşup "aşk tesadüfleri sever"e gittik. film güzeldi aslında daha doğrusu fena değildi diyeyim. bi ara o hüngür hüngür ağladı, benim de gözlerim doldu hayatımdan bikaç kesit görünce. ağlayınca gergin oluyomuş bunu da öğrenmiş oldum dün akşam. otoparkta ellerini tutana kadar suratsız suratsız yürüdü yanımda. ee birazda evde önce sarıp sarmalayıp, sonra da sarılıp uyuyunca sinir stres kalmadı ikimizde de. tüm haftanın hatta tüm sıkıntı yaratan herşeyin yokolması bu kadar kolay artık benim için. 

sabah ben duş alırken bana kahvaltı hazırlamış bi de. banyodan bi çıktım harika kokular. krep pişiriyordu, yanına nutella falan. :) çay da hazırdı, masayı da ben kurdum. güzeldi yani herşey öğleye kadar. öğle birlikte çıktık evden, benim biraz işlerim vardı o da evine geçti. o ara ahmet aradı. havadan sudan nişanlılığından falan konuştuk. herşey güzelmiş. tam kapatırken bana "bişey söyleyeceğim ama nasıl diyeceğimi bilmiyorum" dedi. aklımdan 30 soru geçerken "söyle" diyebildim. google'da biseksüellik ile ilgili birşeyler ararken bi blog bulduğunu söyledi, tabi o an daha lafını tamamlamadan kan beynime sıçradı benim. "blogunu buldum, hatta iki günde nerdeyse tamamını okudum" dedi. o an dilim tutuldu resmen. "beni bu kadar sevdiğini ve senin için bu kadar önemli olduğumu hiç düşünmemiştim" dedi sonra. "öylesin hala, çok değerlisin" dedim ben de. biraz daha farklı bir ses tonuyla, "bu arada hayırlı olsun yeni ilişkin" deyip yakışıklıyla ilgili şeyler sordu. hatta şems'i bile sordu :) açıkçası kızmasını beklerken olgun tavrı beni şaşırttı ve etkiledi. 

bunları sizle paylaşayım mı diye epey düşündüm. sonuçta artık ahmet'in bu satırları okuduğunu biliyorum. ama arada saygıyı yitirmediğimiz için beni anlayacağını düşünüyorum. o yüzden yazabildim bunları. hem o da kabul ederki hayat benim için de devam ediyor. o çok farklı bi hayatı seçerken ben hep yalnız kalamazdım. ben de mutlu olmalıydım yeniden. yeniden sevmeliydim. umarım anlar tüm bunları ve olan hiçbişey için bana kızmaz :(

10 Şubat 2011 Perşembe

özledim


aynı şehirde iken birini özleyeceğim hiç aklımdan geçmezdi. üstelik en fazla 3-4 gün süren araların ardından görebildiğim biri için böyle olmak garip bişey benim için. bu garipliği ancak ona anlatarak giderebiliyorum. bugün aradım öğleden önce. "özledim" diye girdim lafa. sonra neler saçmaladım hatırlamıyorum, yada hatırlamak istemiyorum :) bi ara "en çok ellerini özledim" dedim, en çok o kaldı aklımda. evet elleri. elleriyle ellerim arasında bi mıknatıs var sanki. buluştuğumuz ilk anda ellerimi tutuyor sıkıca, bırakmıyor deli. arabada komik oluyor :) birer elimiz hep bitişik. yanımızdan kamyon yada otobüs gibi yüksek bi araç geçerken ya da kırmızı ışıkta durunca hafif bırakıyoruz ellerimizi yada gizliyoruz milleti şoke edip kaza yaptırmayalım diye. ama bazen de daha ileri gidebiliyoruz hareket halinde iken bile. ellerimi dudaklarına çekip öpüyor mesela. 

şimdi bu adamı naparım. yerim :) olmadığında da özlerim böyle. herşeyini özlerim.


foto=x-coach (paylaşımın için teşekkürler, çok naziksin)

8 Şubat 2011 Salı

seni seviyorum

uzun ve zor bi gündü.
yanlış anlamalarla, anlaşılmalarla dolu stresli bigün. hem ben üzüldüm hem yakışıklı. ama biliyorum suçun çoğu bendeydi. buna rağmen o alttan almaya devam ettikçe zeytinyağı gibi üste çıkabildim. nasıl iğrenç bi adam olabildiysem artık.

bikaç saatlik aralarla toplamda minimum bi 3-4 saat falan telefon görüşmesi oldu. uzun görüşmelerin sonunda ben belirsiz bi süreliğine mola istedim düşünmek için. güya biraz bu hızlı ve önünü alamadığım iyi durum karşısında bazı şeyleri sorgulayacaktım falan. telefonu kapattım bi 15 dk kadar önce. kapatmamla içime kocaman bi ateşin yerleşmesi bir oldu. hani daha öncede kalbim acımıştı falan ama bu sefer cidden tüm bedenimde de hissettim acıyı. uzandım telefona aynı dakika içinde. o gururlu ben, yüzsüzlüğün dibine vuracağımı bilsem de aradım. ona onsuz yapamayacağımı, ondan uzak olmaya dayanamayacağımı, bunu bi dk önce söylediğimde kalbimin yandığını söyledim. sonra diğer elimle saçlarımı sıkarken sesim titreyerek "seni seviyorum" diyebildim. sonrasında da tutamadım kendimi telefonu kapatıp ağladım.

bunu yapabildiğime hala inanamıyorum. belki bu özel cümleyi kendimden bile saklayıp daha doğru bi anda daha doğru bi ortamda söylemeyi düşlemiştim ama o an kalbimden o cümle döküldü sadece. sanki başka bişey söylemek istesem de söyleyemeyecekmişim gibi oldu.

şimdi böyle bi söz için erken mi oldu geç mi oldu diye düşünmek istemiyorum. yeterince kötü şeyler düşündük bugün ikimizde. sadece onu sevmenin tadını çıkarmak istiyorum. onun gülen yüzünü ve o sıcak ellerini düşleyerek. başka da bişey istemiyorum. 
öyle işte.................

foto=1x, sergiu cioban

6 Şubat 2011 Pazar

empati ve işbirliği


mısır'dan bi fotoğraf.
hüsnü mübarek'in defolması için yapılan protestolar sırasında çekilmiş.
müslümanlar namaz kılarken hristiyan arablar da onları koruyorlar.

acaip etkilendim kareden.
içimden de daha biçok konuda böyle anlayışlı ve yardımsever olabilsek dedim.

4 Şubat 2011 Cuma

uzak kalınca

ufak ufak atışıyoruz arada. ben de o da az alınganız sanırım. ama işte birine alışmak zaman istiyor. yanyana iken herşey çok güzel ama telefonda çok iyi iletişim kuramıyoruz. bugün telefonda yine ufak bi yanlış anlama sonrası bi iki dakikalık tutukluk yaptım. sonra bana dediki "yanımda iken hiç böyle olmuyor". sustum bişey diyemedim ama sonra "çünkü yanında herşeyi unutuyorum" dedim. o da "iyi o zaman, unut" dedi. gülümsedim o masum cevabı karşısında.

komik ama resmen izlediğim dizilerde bi oyuncu gibi hissediyorum kendimi. hani bu yaşımdan sonra herşeyi bu kadar hırsla ve yoğun bi şekilde yaşayacağım, bikaç dakika içinde 3-5 duyguyu bi anda yaşayabileceğim aklıma gelmezdi. oysa dengeli sayılabilecek biriyim. hatta sakin sayılacak bi yapım var aslında. ama ne bileyim işte, onun yanında olunca herşey siliniyor aklımdan, uzak kalınca da dengede kalamıyorum. sesini duymak istiyorum, sonra sesinden fazlasını istiyor canım. kendime kızıyorum, farketmeden ona da kızıyorum "niye yanımda değilsin ki şuanda" gibisinden. biraz delice gelebilir size ama bu hafta biraz böyleydim ve onu biraz üzdüm sanırım.

onu düşünüyorum durmadan. başını yasladığı omzum yanıyor onu düşündüğümde. sanki gözümü kapasam ordaymış gibi oluyor. elimi uzatsam saçlarına dokunacakmışım gibi oluyor. yoğundu hafta içinde. bi kez görebildim yüzünü. o da yetmedi. bu akşamda görüşemedik. çıldıracağım neredeyse. ya işin asıl garip yanı benim birinin hayatımda olduğu için böyle olmam. tamam ahmet gidince bu tür zor ve ağır şeyler yaşamıştım ama o olanların hepsi mutsuzluktandı. şimdi mutluluktan acı çekiyorum sanki.

neyse sanırım ben yine saçmalıyorum. aslında sarhoş olacak kadar da içmedim ama böyle biraz içimi döktüm buraya yine. umarım "buna da rahat batıyor" deyip gülmezsiniz halime. çünkü ben kendime öyle diyorum yeterince. öyle işte