25 Eylül 2011 Pazar

dayanışma

pek iyi geçti diyemem son birkaç gün.

yakışıklının dayısı kaza geçirdi perşembe akşamı. geçirmiş daha doğrusu. benim yanımda iken aradılar ve gelmesini istediler. durumunu sordu, pek iyi bi cevap vermediler sanırım. bana sarılıp ağlamaya başladı birden. birlikte koşarak indik evden, gittik hastaneye.

ben tabii önce uzak durdum. yakışıklı da ağlayan kalabalığın arasına karışınca uzaktan izledim onları. baktım kimse doktora yanaşıp bişey bile sormaya cesaret edemiyorlar. beceriksizlik mi o anın verdiği çaresizlik mi anlamadım. dayanamayıp girdim olayın içine. gide gele hastanedeki iş döngüsünü az buçuk bildiğimden süreci yakından takip edelim istedim. önce minnet rica doktorla görüştük, yapabileceklerimizi öğrendik. bekleyenleri teskin ettik falan. garip, kendi ailem gibi hissettim o an. ağlayanların acısını içimde hissettim. bi ara dışarı çıkardım yakışıklıyı, sarıldım sıkıca. hiç kimseden korkmadan, utanmadan.

sabaha doğru çıktık hastaneden, onu eve bıraktım ben de bikaç saat uyuyup işe geçtim. sonraki gün de gittim hastaneye, durumu daha iyi diye daha erken alıp getirebildim eve. benim eve bu defa. sarılıp uyuduk, sabah uyanınca kahvaltı bile yapmadan gidelim dedi. gittik, neyseki çok daha iyiydi hasta.

bugünde taburcu ettiler adamı. yakışıklının sonunda yüzü güldü. benim de tabii.
bi de zor anlarda yanyana olmanın ne kadar güzel bişey olduğunu öğrendik.

21 Eylül 2011 Çarşamba

ikiyüzlüyüz


hep derim, çok ikiyüzlü bi toplumuz.
bu biçok konuda böyle ama konu eşcinsellik olunca bu huyumuz iyice ortaya çıkıyor.

dün akşam bi arkadaşımda yemekte idim. sohbet muhabbet ederken annesi geçen yaşadığı bi anısını anlattı. biriyle tanışmış geçen katıldığı bi gezide. boşboğaz bi kadınla. kadın tanıştıklarının ilk günü ona üvey oğlundan bahsetmiş. çocuk evlenmiyormuş yıllardır. yoğun ısrarlar sonrası ev arkadaşıyla yaşamak istediğini söylemiş. önce bizim arkadaşın annesi anlamamış "ne var bunda" demiş ama boşboğaz kadın devam etmiş lafına. çocuğun eşcinsel olduğunu ve ev arkadaşı dediği kişinin de erkek sevgilisi olduğunu söylemiş. adını, işini, işyerini falan bile söylemiş. arkadaşımın annesi bu olayı anlattıktan sonra "allaha şükür benim oğlum öyle değil, ama öyle olsa da ulu orta söylemezdim hani" dedi. 

dinledim ama gerildim biraz. hem o çocuğa yapılan haksızlığı hissettim. hem de bu şükürler olsun lafları ikiyüzlü geldi bana. gidip sorsan arkadaşımın annesine bülent ersoy'a ayılıp bayılıyordur, zeki müren en sevdiği şarkıcıdır. kuşum aydın'ın bi dönem müdavimi olmuştur, hala çok seviyordur. ama bi yakını öyle olsa kıyametler kopar. dünya başlarına yıkılır.

off bak yazarken bile gerildim yine. 

19 Eylül 2011 Pazartesi

kızıl hatun

şu geçen ay hafif meşrep diye bahsettiğim kızı gördüm bugün yine. sarışın olan. saçları kesmiş ve kızıla boyatmış. bi de spora yakın bişeyler giymiş. çok ilginç birine dönüşmüş. nasıl desem, o kadınlığından biraz kaybetmiş ama daha yanına yaklaşılır görünüyordu. meşreplik gitmiş yani. bi de yanmış sanırım, kararmış. :) basbaya bakmışım bu kadar detay yazdığıma göre.

hoş, bi ben bakmıyorum. o yüzden kendimi suçlu hissetmiyorum :)
bi de allahtan yakışıklı görmedi bilmiyor kızı, beni işten çıkartırdı valla :S

bunun dışında da hayatımdaki herşey yine monoton seyrine giriyor. ilişkimiz dahil buna. hatta spor gün ve saatlerimizi bile belirledik pek dışına çıkmamak üzere.

güzel bişey aslında insanın sevdiğiyle ortak bişeyler yapabilmesi. ortak zevkler, ortak ilgi alanları olması güzel. hani bazı evli arkadaşlarım var, arkadaşımın ayrı bi dünyası var eşinin ayrı. bi sosyal faaliyet olunca birinden biri yalnız mutlaka. ona rağmen geçinip gidiyorlar yine de. o da ayrıca ilginç gelir bana.

17 Eylül 2011 Cumartesi

ölüm tehdidi


dun cok komikti. spor salonuna gittik sevgiliyle.
soyunma odasındayız. normalde bi zamanlar vucudunu çok beğendiğimi söylediğim bisikletçi fitness hocası vardı. yani yüzü çok hoş diyemem ama vucut taş gibi. hahahaha :) bi de bayan hoca vardı da o bi süre önce çıktı işten allahtan. yakışıklı normalde adamı her gördüğünde biraz şaka biraz sinirle "ölsün" diyodu adam için :) kıskanılmak hoş bişey.

neyse konu bu değil, dun biz gittik dolaplara eşyaları koyarken bu hoca duştan havluya sarılı çıktı geldi dibimize, bi yandaki dolaptan eşyalarını alıyor falan. havluyu da öyle bi sarmış ki nerdeyse düşecek belinden :) ister istemez gözüm takıldı ve gözümün takıldığını yakışıklı gördü. zaten adamı gördüğü andan itibaren beni izlemeye başladığı için. o sinirle "bi daha bakarsan öldürürüm seni" dedi bana kendini kaybedip, hoca da duydu sanırım. direkt döndü bana baktı, gözgöze geldik. brrr. o korkuyla uzaklaştım oradan tuvalete kaçtım. 2 dk kadar oyalandım tuvalette sonra geldim adam hala oradaydı ve bana bakıyordu hala. duyduğu şeyi garipsemiş bakışı değildi bu sefer ki. yakışıklı ise çoktan kaçmıştı çalışma alanına. hoca ben giyinirken dikeldi yanımda sallana sallana bişeyler alıp koydu dolabına ve ben çıkana kadar durdu ama izlendiğime eminim ben bu arada. neyse ki allahtan hoca o saatte işten çıkıyormuş, yoksa yakışıklı dünkü sporu bana zehrederdi.

bugün ben bi adım öteye geçip aradım yakışıklıyı demin, "madem sen mesaidesin, ee ben de spora gideyim, belki hoca da ordadır" dedim. sonra bana nasıl bağırdığını söylememe gerek yok. gözümü oymakla tehdit etti :) gerçi şaka değil, cidden spora gidesim var. bayram, iş güç derken biraz saldım zaten. gideyim de hocayla birlikte sporumu yapayım karşılıklı. yakışıklı da gelip bassın, vursun ikimizi de. :P

14 Eylül 2011 Çarşamba

planlı programlı :)


sanırım bi maaş primi hakettim :) daha doğrusu bence hakettim.
çok yoğun bi 10 gün yaşadım işler yüzünden. hem sevdiğimden uzak kaldım, hem geldiğimde bile ona vakit ayıramadım pek.

son iki akşamda da mesai yapmam gerekti ama neyseki bu akşam itibariyle bitti işlerim. artık rahatça plan program yapabilirim. aslında ihmal ettiğim sadece yakışıklı değil. dostlarımla da pek görüşemedim son iki ay içinde. yakışıklının doldurmadığı biryerdeler onlar içimde. o yüzden özlüyorum onları da.

bu akşamı yakışıklıya ayırdım. eski iş arkadaşlarıyla yemeği vardı ama erken kaçacak birlikte takılacağız. telefonunu bekliyorum zaten. haftasonu için de evimde bişeyler düşünüyorum dostlarla. yakışıklı da gelir belki.

bi de aile var tabii. sevgilim, dostlarım ve ailem. hayatın en önemli bölümleri. 
ailemle ilgili bi adım atamayacağım şuan telefonda konuşmaktan öte. zaten bayramda onlarla idim. belki bi sonraki haftasonu giderim yanlarına. yanımda sevgilimle :)

herşey bi yana, plan yapabilmek güzel bişeymiş yav. hakkaten güzel. birileri arayıp "şu gün şurada toplanalım mı" dediğinde "bizim programlar yoğun emin değilim" demek sonra arayıp "gelemeyeceğim" demek iğrenç bi durum. şimdi ise rahatça 2-3 haftalık planlar yapabiliyorum :)

tabii bi de yıllık planlar falan var. ben o konuda hiç becerikli değilim zaten. asla hiçbişeyimi öyle planlamam, planlamış olsam bile yapamam, biliyorum. işte şu ayın şu haftası şuraya gideyim, şu kadar sene sonra şunlara sahip olayım gibisinden. ev olayını bile annemin kafama koyması ile yaptım :) sağolsun.

neyse, dağınık yazdım bu defa. daldan dala oluyor, susayım.
yazarım yine.

kendinize iyi bakın.

foto= la closet design :)

11 Eylül 2011 Pazar

ararım seni heryerde

gece döndüm türkiye'ye. son gün internet imkanım yok diye online check-in'i yakışıklıya yaptırmıştım, kaçta geleceğimi falan biliyordu. geç saat diye karşılamasını isteyememiştim. normalde kendi teklif ederdi, gelip alayım diye. uçakta bu aklıma takıldı, teklif bile etmedi ya. havaalanında da gözüm onu aramadı değil. biraz hayal kırıklığı yaşasam da eve gelirken de hep evde olmasını istedim içimden. kapının önünde arabasına bakındım hatta. kaçıncı uykusundadır diye düşünürken, kapımı açında içeride buldum. uyuyakalmış bebek :)

sonrası detay olur :) hasret giderdik işte. çok özlemişim ama çoook. neyse tanrım büyük ayrılıklar yaşatmasın yeter ki. zaman bi şekilde geçiyor sonuçta.

herkese sevgiler güzel memleketimin güzel insanları ;)

8 Eylül 2011 Perşembe

anladım ki


dediğim gibi oldu, bugün daha iyiyim.

hatta işlerim biraz erken bile bitti. ben de fırsattan istifade çıktım gezdim biraz. güzel diyebileceğim yada "allah sahibine bağışlasın :)" diyebileceğim epey kadın erkek gördüm geçtiğim yerlerde. ama birine takıldı gözüm. yakışıklıya çok benzeyen birine. metroda karşıma oturdu, ister istemez baktım ona, o da baktı. sonra aktarma için indim bi durakta, o da indi, başka bi metroya geçtim, o da geldi ve yine yakın bi yere oturdu. komik ama sonra da benle aynı durakta indi. önce tesadüf dedim ama metrodan çıkışta da iki kere gözgöze gelince onun da bana baktığını anladım. hani öyle çok turist gibi görünen ilginç olacak bi tipim olmamasına rağmen öyle dik dik bakınca tırsmadım değil :) bakmak bakılmak falan ok ama iş başka yere uzayınca ben kaçar. zaten sonra da metrodan ayrı bi çıkıştan çıktım ve izimi kaybettirdim :) ama bu tip benzerliği ve anlamsız yakınlaşma sonrası ister istemez aklıma leman sam'ın "anladım ki" şarkısı geldi. hatta kimse anlamıyor diye hafif duyulur şekilde söyledim milletin içinde "dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe, sırf sana benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim"
şarkının devamını da söyledim orada ama şimdi buraya yazıp can sıkıcı hale getirmeyeyim durumu :)
kalan kısmını yazabilirim.

anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil
hiç kimse senin gibi canımdan öte can değil
anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil
hiç kimse senin kadar fikrime huzur değil
anladım ki hiç kimse hiç kimse sen değil
hiç kimse senin kadar umuduma yol değil

7 Eylül 2011 Çarşamba

acil işler

yazamadım çünkü cidden yoğundum.

geçtiğimiz cuma günü oluşan ve ben tatilde iken müdahale şansım da kalmayan bi sorun yüzünden apar topar yola çıktım geceden. yakışıklıyı bile ancak bi 10 dk evinin kapısında görebildim o saatte. gün ise acaip yoğun geçti. yine bilmediğim yüzler, samimiyetsizlik, yalan-dolan falan. iğreniyorum bazen işimden, ama işim olduğu için de üstelik işimi sevdiğim için de kendimi şanslı görüyorum. biraz çelişkili görünse de lafım, cidden durumum böyle.

zaten deli yorgunluğumun üstüne bi de hiç hazır değilken dört duvar otel odasında, sevgilime binlerce kilometrelerce uzakta kalmak. offff. bi taraftan da yarın ki işleri düşünüyorum. offf.

muhtemelen haftasonuna kadar buradayım. önceden ötelenmiş işleri de hallederim artık gelmişken buralara. sonra pat diye böyle gereksiz bi ayrılık daha yaşamak istemiyorum. cidden artık ağır geliyor bu zoraki ayrılıklar. hani eskiden yalnızken bazen iyi bile oluyordu böyle uzaklaşmalar ama artık zor geliyor. şimdi anlıyorum türkiye'ye ayak basınca toprağı öpmek isteyen evli arkadaşları :) gerçi ben dönünce yine de öpmem toprağı ya neyse :) hem dudaklarımın sahibi var zaten, öyle canım istedi diye toza toprağa bulaştıramam artık. :) o ne derse o. yeter ki o desin, o olsun yanımda da desin. ben yaparım, istediği şekilde de kestiririm saçımı sakalımı, bana yakıştırdığı renkleri de giyerim ve daha birsürü şey. dediğim gibi, yeter ki yanımda yakınımda olsun da istesin.

offffffffffffff. özledim. liseliler gibi olduğumun farkındayım ama bazen böyle oluyorum işte. neyse neyse, yarın daha iyi olurum, fırsat bulursam enerji verecek şeyler yazarım.

şimdilik iyi geceler herkese.

4 Eylül 2011 Pazar

ayrılık, özleme, kavuşma


ayrılık ne kadar acıtan bişey ise, kavuşmak da bi o kadar güzel. o ilk an. görmek, sarılmak sıkıca, koklamak. 
sırf bunu yaşamak için bile kısa kısa ayrılıklar iyi olabilir bi ilişkide.özlemek hissi de öyle, acı ama çok güzel bi his. gerçi insan seviyorken yanında bile özlemeye başlıyor bi yerden sonra.

dün gece çok geç geldi, arkadaşlarıyla cumartesi kaçamağı yaptılar. eğlenmişler doya doya. kıskanmadım değil, ama ona özel bi alan bırakmak zorunda olduğumu biliyorum. çünkü böyle bi alana bazen ben de ihtiyaç duyuyorum. 

bu arada ben de bugün arkadaşlarımla biraraya geleceğim. bizimkilerden birinin kızının ikinci yaşgünü. ama akşam tabii buluşma.

neyse.. ben mutfağa geçeyim de yardım edeyim yakışıklıya. yoksa "tek başıma kahvaltı hazırladım" diye başıma kakar durur tüm gün :)

foto=xaguk.com

2 Eylül 2011 Cuma

bayram kaçamağı

bayram nedeniyle pek yalniz kalamadım. ailemle dolu dolu geçti bayram. internete bile giremedim acil bi adres bakınmalar dışında. bi açıdan güzel oldu böyle teknolojiden uzak. kafamdaki biçok şey gitmiş aklımdan. sevgilim dışında.

iki gün mezarlık ve bayram ziyaretleri ile geçince yorulduk ailecek. bizimkileri kaçırıp deniz kenarı bir yere götürdüm çarşamba akşamdan. yer bulmak cidden sorun oldu. hatta biraz pahalıya da patladı diyebilirim. ancak bi arkadaşımın referansıyla yer bulabildim. o yüzden bu tatil olaylarını spontane yapmamak gerektiğini anladım. heleki bayramda :)

erkek kardeşim gelmedi bizimle, kızarkadaşıyla son gün için planları varmış. böylesi daha iyi de oldu, tüm ilgiyi ben topladım :) "oğlum fazla açılma"lar, "gel biraz şunlardan ye"ler, ana dizine yatmalar, babayla uzun ve güzel sohbetler ve tabii tavla :)

bi günlükte olsa çok eğlendik, hatta çok fena yandım.

demin geldim eve ve yakışıklıyı aradım. gelecek birazdan. sanki haftalardır görmemiş gibiyim, çol özledim.

hahaha. komik belki ama heyecanlıyım şuanda :)
neyse ben eşyaları toparlayayım o gelmeden.

bu arada yazamadım :(
geçmiş bayramınız kutlu olsun.