30 Haziran 2009 Salı

iyiki erkeğim



iyiki ben kadın doğmamışım bugün çok daha iyi anladım valla.

iş çıkışı tepe home'a gittik bi arkadaşla. ev alan bi arkadaşa ev hediyesi diye içinde eşşek gibi çiçeklerle bi vazo alalım dedik. ara ara ara yok istediğimiz gibi bişey. yardım istiyoruz, millet "bu bölümle ben ilgilenmiyorum" diye geçiştiriyo. neyse sonunda biri ilgilenen kişiyi çağırdı. mobilyalara uygun çiçekler ve vazo bulup, birbirine uydurmamız 1,5 saatten fazla sürdü. enazından dibimizde bi görevli dolanmadı, yeter artık muhtemelen. bi de hemen işim biter yemeği sonra yerim diye düşünmüştüm ama vazo gezinirken bi ara arkadaşa "benim şekerim düştü başım dönüyo" diyecek kadar fenalaştım.

aralarda millete "keşke kadın doğsaymışım, sıkardım dişimi haftada bir iki gün, ohh evde petek seda izlerdim" desemde kadın olmadığıma bin kere şükrettim. düşünsenize, bulmuştum bi zengin koca, gün boyu alışveriş yapıyodum. daha doğrusu yapamıyodum, yapmak ister gibi yapıp tezgahtarları çıldırtıyordum. insanlık kadın olmayışıma ne kadar şükretse az.

29 Haziran 2009 Pazartesi

itinayla dert dinlenir

ne çok dert var şu dünyada. ne çok dertli var.

işe değil dert dinlemeye gidiyorum sanki. kendi dertlerimi unutuyorum. öğle yemeklerinde ve çay sigara molalarında arkadaşların derdini dinlemekle geçiyo gün. birisi kocasının onu aldattığını düşünüyor. bi diğerinin kardeşi ameliyat olmuş felç kalma ihtimali varmış. birinin babası çok hasta. biri evlendi borçlara yetişemiyo. biri aile baskısından bıkmış falan. dinliyorum çare olamasamda. ama sanırım iyi bi dinleyiciyim. arasırada akıl vermiş gibi görünmeden mantıklı yorumlar yapıyorum. ciddiye aldıkları bile oluyo.

ben kendimle ilgili pek konuşmuyorum. aslında benimde bikaç derdim var tabi dert denirse. onlarıda zaten millete anlatma gibi bi durumum yok ne yazıkki. düşünsenize bi iş arkadaşınızın size şöyle serzenişte bulunduğunu:
-biliyo musun? ben biseksüelim ve bunu kabullenene kadar çok acı çektim. saçmasapan bi geçmişim var. halada bu hislerle yaşarken zorlanıyorum.
yada şöyle
-biliyo musun? sizin haberiniz yok ama ben aslında birini seviyorum. şeyyyyyyyyyyyy nasıl desem ama bu kişi erkek. istanbulda yaşamıyo. çok sık görüşemiyoruz. of of, çok özlüyorum onu.
gibi.. :D
böyle bişi desem yüz ifadelerini çok merak ediyorum. gözleri faltaşı gibi açılır muhtemelen. hatta o andan itibaren benden kaçar tüm erkekler. kızlarda daha yakınlaşır eminim. ama gereksiz maceralara girecek kadar çocuk değilim. kalsın böyle içimde sır gibi. böyle daha güzel..

fotoğraf=michaelarm's fotothing

bir hastalık bir yalnızlık bir ölüm

boğazımda müthiş bi ağrıyla uyandım bugün. dünden belliydi hasta olacağım gerçi. bu dengesiz havalar kalan dengemide bozdular. işe gidesim yok. arayıp geç gideceğimi söyleyeceğim. kendimede sıcak bi çorba falan yapiim.
işte yalnız yaşamaktan nefret ettiğim bian daha. mızmızlanacak bi kimse olsa şimdi çıkmazdım bile yataktan. of offff :(

fotoğraf=www.telegraph.co.uk

28 Haziran 2009 Pazar

çok bişey olmadı


blogu önceden takip edenler azçok süreçe şahit olmuşlardı. bir erkeğin hayatıma girişi ve herşeyim oluşuna.
tabi ne sebepten yaptığımı hala bilmiyorum ama işte 37 gün önce yazmıycam demiştim aniden. bu zaman zarfında çok fazla şey oldu diyemem. yoğundu işlerim. bi süre yurtdışına çıkmam gerekti. ben geldiğim günlerde ahmet'in anneannesi öldü. üzerinde annesinden çok emeği varmış diye epey sarsıldı o da. bir süre iletişimi minimumda tuttum. kendini dinlesin istedim. iki hafta önceki haftasonu biraraya geldik. istanbul'a geldi, bizde kaldı. biraz gezdik, biraz konuştuk, biraz uyuduk. sarılarak. değişmişti farkettim. ölüm gerçeği değiştirmişti. onu ilk defa bu kadar durgun gördüm. ama olsun. onunla üzülmek ağlamak güzeldi.
böyle geçti işte zaman. sağlıklıyız, mutluyuz, yaşıyoruz. bu kadarıda kafi bence..

fotoğraf="2 boys in a bed on a cold winter’s night" filminden bi sahne

üzgünüm maykıl



madem günlük gibi olucak blog, iki gündür aklımı alt üst eden olayı paylaşayım ilk olarak. michael jackson'ın ölümü çok sarstı beni.

iş arkadaşlarım ne denli hayranı olduğumu bilirler. sabah işe gidince bi bayan arkadaş söyledi maykıl ölmüş diye. inanamadım tabi hemmen nete girip baktım haberlere. bizimki gazeteler sallıyodur diye yabancı sitelerede baktım. evet doğruydu, en sevdiğim yabancı şarkıcı ölmüştü. halbuki ben onu tüm estetiklerine rağmen seviyodum. öyle peçeli fotolarında bile gülen gözleri hoşuma gidiyodu. şimdi bi tek şarkıları klipleri kaldı geriye. iki gündür bakıp onu hatırlıyorum acısı taze iken.


seni unutmayacağım beyaz zenci adam. toprağın bol olsun.

27 Haziran 2009 Cumartesi

yeniden başlasın, burada kalmasın

merhaba tekrardan.
yazmak biraz bende bağımlılık yapmış sanırım. tekrar yazmak istedim nedense. dengesizlik olarak algılansın istemem. hem öyle algılansada sorun değil. var biraz delilik bende :))

herkese yeniden selamlar ve sevgiler.