30 Aralık 2011 Cuma

3. şahıs

olmuyor. ben kaçmaya çalıştıkça, daha da çok yakınlaşıyoruz.

bugün akşam bi telefon geldi. bilmediğim bi numara. açtım, tanımadığım bi ses. kendini tanıtınca tanıtım. yakışıklının okuldan en yakın arkadaşı olan kız, hani şu kızdığım olay vardı ya, ilişkimizi itiraf ettiği kız. normalde o kızla karşılaşmamak için sözleşmiştik yakışıklıyla. ee tabii telefonda nasıl şaşırıp gerildiğimi siz tahmin edin. benim en mahrem durumumu bilen biri benle konuşmak istiyordu. "özür dilerim, konuşmak istemiyorum" dedim. kapattırmadı, kibarca ısrar edince dinlemeye başladım. öncelikle numaramı nasıl aldığını, niye aradığını anlattı. dün akşam yakışıklı buna gitmiş, zil zurna sarhoş olmuş ve olanları anlatmış. gece de onda kalmış. kız numaramı gizlice almış telefonu rehberinden ve gün boyu bizi düşünmüş sonra aramaya karar vermiş yakışıklının haberi olmadan. yakışıklının ruh halini, psikolojisini anlattı uzun uzun. sonra da benim nasıl hissettiğimi sordu ama pek bişey söyleyemedim hala kasılmış olduğum için. bi yığın şey anlattı yakışıklı ve aile yaşantısı hatta geçmişi hatta o kızla ilgili. dinledim, bazı ayrıntılara şaşırdım. yakışıklı hiç paylaşmamıştı bunları benimle. biraz beni konuşturmaya çalıştı ama ben yine kısa kısa cevaplarla geciştirince o da ısrarcı olamadı. hatta sanırım sonunda o da gerildi susmamdan ve kısa cevaplarımdam. rahatsız ettiği için özür dileyerek kapatırken "o seni çok seviyor, çünkü ben onu ilk defa bu kadar umutsuz gördüm. ne olur tüm kapıları kapatma ona, bi şans daha ver" dedi. hala kulaklarımda çınlıyor bu söz. hani kızın bana böyle bişeyi söylemeye böyle bişeyi benden istemeye hakkı var mı bilmem. ama yakışıklının yakın çevresinden sırrını bilen tek kişi o olduğu için kendini sorumlu hissetmiş sanırım. kızamıyorum ona da. keşke benim de öyle bi yakınım olsaydı, şu zor zamanlarda içip içip cesaret bulup dertleşirdim belki. böyle arabulucuklar yapması hoşuma gitmezdi ama dertleşme kısmı çoook güzel olurdu. neyse. konu bu değil, konu benim gerçekten ne istediğim. kafam çok karışık. üstelik kızın anlattıklarından sonra. offf... neyse ya. düşün düşün kafayı yiyeceğim bu gidişle.

en iyisi uyuyayım ben. daha doğrusu uyumaya çalışayım.

29 Aralık 2011 Perşembe

daha da yalnız

neden bilmiyorum ama yılbaşı, doğum günü ya da sevgililer günü gibi özel günler yaklaşırken hayatımda kimse yoksa kendimi normal zamanlardan daha çok yalnız hissediyorum. üstelik sabahtan akşama kadar dışarı çıkıp nefes alacak kadar bi vaktim olmasa bile bu düşünce iki gündür yapıştı kafamın içine çıkmıyor.

hani aslında bi yandan da yalnız kalmaya çalışıyorum bikaç gündür. o akşam ki tartışmamız, söylediğim için biraz pişman olduğum itiraflarım, onu kovmam, o gece attığı mesajlar ve geçen akşam tekrar kapıya gelmesi ama benim yine konuşmak yerine bu defa kibarca geri çevirmem yeterince yordu beni. artık bitsin istiyorum bu olaylar. bittiyse, bitti demek istiyorum. biran evvel herşeyin eskisi gibi olmasını istiyorum, hem benim için hem de onun için. ilk defa böyle karmaşık bi olayın içinde ve kararsız olduğumu hissediyorum. bazen kaldıramayacak gibi oluyorum bu yaşadıklarımı.

bugün bi ara dosyaların arasından çıkarıp kafamı kendimi dışarı attım. geçen gün bende kalan arkadaş da sigara içmeye çıkmış, görmedim. ben öyle aval aval etrafa bakınırken gelip "iyi misin?" diye sordu. o sorana kadar kötü göründüğümün bile farkında değildim. sonra konuyu yılbaşına getirdi. yılbaşı için bi planım olup olmadığını sordu. "yok" desem beni davet edecek gibi sordu üstelik. neyse ki bu yılı da dostlarımla geçirmek üzere sözleştik. o gece felekten bi gece çalmak, hayatımdaki pürüzleri ve sıkıntıları 2011'de bırakmak istiyorum. umarım bi pürüz çıkmaz.

25 Aralık 2011 Pazar

gecenin ardından

gece saat 3 gibi uyuyabildim. düşündüm uzun uzun. onun anlattığı şeyleri de düşündüm. benim farkında olmadan yapmış olduğum hatalar olup olmadığını düşündüm. onun şartlarını düşündüm, empatik olmak için sınırlarımı zorladım saatlerce. tepkisi çocukça da olsa adil olmak istedim. belki dediği gibi "hayatında ilk defa bi erkeği böylesine sevdiği" ve "ilk defa eşcinsel bir hayatı kabullenmeye bu kadar yaklaştığı" için bi kaçış sendromu yaşamıştı. anlamak istedim onu bu kadar acımasız olmaya iten sebepleri. çünkü ilk defa dün gece bana çok açık ve net oldu hisleri konusunda. sevgisini bile böylesine içten haykırdığını hatırlamıyorum hiç.

düşündüm işte, onu aklamak ya da kendimi haklı çıkarmak gibi bi çaba içerisine girmeden.

sabah uyandığımda telefonum uzun 3 mesajını gördüm. mesajların saatlerine bakınca anladım ki o da uyumamış, anlattığım şeyleri düşünmüş. kovar gibi git dememden çok geçmişimde yaşadıklarıma takılmış kafası sanırım. ben onun benden tiksineceğini düşünürken "senin için niye bu kadar değerli olduğumu yeni anladım" yazmış mesajının bi yerinde.

neyse, konuş düşün hep aynı şey. olmuş, bitmiş. çok kırdık birbirimizi zaten, düzelecek gibi değil. zorlamaya gerek yok o yüzden. o da yorulmasın daha fazla ben de.

bugün iki dostumla geçirdim günü. alışveriş vakitleri gelmiş sanırım ikisinin de. onlar aldı, ben izledim, bekledim, uydu-uymadı dedim. bi de salak tezgahtarın patavatsızlığı günümüzü şenlendirdi. beni arkadaşımın eşi sandı, ona kıyafeti aldırmak için "eşiniz de beğendi" gibi bişeyler dedi :) güldük biz, arkadaşım düzeltince kız bozuldu.

öyle işte, macera dolu bi haftasonunu da yedim. hala kafam karışık olsa da, yeni ve yoğun bi hafta içinde kendime geleceğimi düşünüyorum.

foto = nicolemlavoi.com

patlama

yakışıklı geldi. kapı çalındı. "kim o" diye seslendim. "benim" dedi, tanıdım tabii. kapıyı açmadım, biraz bekledi yine çaldı zili. "git buradan, seni görmek istemiyorum" dedim. "hayır, seninle konuşmam lazım" dedi. inatçı olduğunu biliyorum. gerildiğimi bile bile gitmeyecekti. açtım kapıyı ama beklerken heyecandan titremeye başladım. ta ki asansör kata gelip kapı açılıncaya kadar. iki yabancı kadar soğuk ve donuklaştım. kapıda ne söyleyecekse söyler gider diye düşünüyordum ama "içeri geçebilir miyim" diye sordu. ses çıkarmadım bile, o da bişey demeden girip salona oturdu. ben de girdim sonra salona. karşısına oturdum. "dinliyorum" dedim, konuşamadı önce bana baktı sonra gözleri doldu, ağlamaya başladı. o an yerimden kalkıp ona sarılmak istedim ama o kadar ezilmiş ki onurum yapamadım, gurur yaptım izledim öyle. hatta salya sümük ağlayarak acı çektiğini görmek hoşuma gitmiş bile olabilir. içinde "seni seviyorum" "özür dilerim" "aptalım" "beni bağışla" geçen onlarca cümle kurdu. dinledim sadece. tek bi kelime etmedim. sorular sorarak fikrimi almaya çalıştığı durumlarda da sustum. "bişey söyle" diye ısrar edince "benim için herşey bitti" dedim ve sebeplerimi sıraladım makinalı tüfek gibi. yüzü şekilden şekile girdi, utandı hatta. ama amacım ne onu utandırmak ne de öc almaktı. sadece aynı kuyuya bi daha düşmemek için tedbirimi almaktı. bunun da tek yolu bi insanı anlamsızca ortada bırakan kişilerden kendimi uzak tutmak. bu kişi aşık olduğum biri bile olsa.

"benim bi hayatım var." dedim ve mutluluklarımı sahip olduğum şeyleri sıraladım. tek eksik olan şey için çabamı ve başıma gelenleri anlattım. sanırım bi patlama oldu benimkisi de. ahmet ve öncesinden bahsettim. hergün seks yaparak mutlu olmaya çalıştığım zamanları bile anlattım. hem bunu birine anlatmaya ihtiyacım var diye anlattım hem de sanırım benden tiksinsin ve peşimi bıraksın istedim. ben konuşmaktan o da dinlemekten yorulunca "bi daha rahatsız etmezsen sevinirim" dedim. bu sefer o tek kelime etmedi, kapıyı açtı ve vedalaşmadan çıktı.

o gidince ağlayabildim, rahatladım. bikaç saattir de düşünüyorum olanları. geldiğim yada daha doğrusu geldiğimiz noktayı. acaba hatamı ettim, bilmiyorum. "tamam affediyorum" deyip yaşananları unutmak ve tekrar iki kişilik bir hayata devam etmek mümkün müydü bilmiyorum. bugune kadar ihtimaller üzerine o kadar çok plan yaptım ve sonra altında kaldım ki, artık hayatımdaki şeylerin de sözlerim gibi keskin ve net olmasını istiyorum. bunun adı yalnızlıksa bile net olmalı.

neyse, size de patlamak istemem.
şimdi daha iyiyim, daha da iyi olacağım. başka yolu yok çünkü.

18 Aralık 2011 Pazar

noel baba'dan istekler listesi 2012

xcoach yazmış uzun uzun noel baba'dan isteklerini, olan olmayanı ayırıp kırmızı maviye boyamış. bi de beni mimlemiş. ben kırmızılı mavili yapmadan yazayım 2012 istek listemi.

- sağlık (herşeyin başı diyeceğim, klişe olacak. ama gerçekten öyle. sağlıklı bir sene istiyorum)

- dostlarımla uzun bi tatil (yurtiçi ya da yurtdışı farketmez. böyle coşkulu, gürültülü, aklımın iplerini salacağım bi tatil olsun)

- ailemle sakin bi tatil (şezlong'da gözlerimi kapamış uyumaya çalışırken annemle babamın basit bi konuda yasatasarısı imişcesine tartıştıklarını duymak, sonra denize koşup kardeşimlerimi suya batırıp batırıp çıkarmak istiyorum)

- yeniden sevmek hatta aşık olmak (biliyorum hazır değilim ama kalbimin acısı ancak öyle son bulur sanırım.)

- bitmeyen bi ilişki (aslında önceki maddenin içinde bişey bu ama ayırdım. sevmek güzel ama bitmesi bi o kadar acı. severken aldığım tadı acı çekerek ödemek istemiyorum artık)

- arabada 200 km hızı görmek (benim gibi temkinli bi adam için beklenmedik bi istek ama arabanın içinde kanatlanıp uçmak istediğim anlar olmuyor değil)

- yayın (eski bir akademisyen olarak o dünyadan çok uzak kalmamaya çalışıyorum ama okuyucu düzeyinde. kendim de ortaya bişeyler koymak istiyorum)

- dekorasyon yeniliği (evi bir mimarın gözüyle tamamen yenilemek. tabii bu şuan için mümkün olmayan bi istek. belki 2012 sonuna doğru olabilir)

- adele'i canlı dinlemek (kız hasta aslında ama hani iyileşirse türkiye'de olmasa bile bi şekilde canlı canlı dinlemek istiyorum)


daha bi yığın şey istiyorum ama benzer şeyler işte. bu arada direkt kimseyi mimlemiyorum. şu satırı okuyan üstüne alınırsa cevaplamak zorundadır :)

17 Aralık 2011 Cumartesi

mesai ve sonrası

geleneksel yılbaşı yoğunluğumuz yeniden başladı. bile bile lades bizimkisi. önce bi yayılıyor insanlar. sonra da akşam 9lara kadar harıl harıl çalışmalar falan. türk insanının yapısında var bu sanırım. işi son dakikaya bırakma hastalığı.

dün iş çıkışı bi arkadaşla geldik eve. biraz konuştuk işten güçten hayattan. geç oldu sonra, kalmasını istedim. hem karşıda oturuyor, zor olurdu o saatte eve gitmesi, hem de kuzen sonrası evde bi ses olsun istedim dün gece. aslında çok samimi olduğum biri değil ama hani itici gelen bi muhabbeti yok. bi de çok ortak çalışma fırsatımız olmuyor aslında. hakkında tek hissettiğim şey biseksüel potansiyeli olduğu. 35inde, bekar, nazik bi insan, yanında bugüne kadar hiç kız görmedim, bi de karı-kız muhabbetlerine meyli olmadığını hatta bi kere çıkıştığını hatırlıyorum. gece kalmasının çocuğun potansiyeli ile alakası yok tabii. zaten doğru şartlar-doğru insanlar karşısında herkesin biseksüel olma eğilimi olduğuna inanan biri olarak hissettiğim bişeyden ötürü çocuk hakkında bi yargı oluşturmam doğru olmaz.

ilginçti dün gece. sıradan iki bekar konuşurken konu ister istemez evlilik-aşk-meşk meselelerine geldi konu. üstü kapalı bazı şeylerden bahsetti. deşmedim geçmişini ama acaip etkilendim, hatta bi arada benim gibi düşünüyor dedim içimden. sabah kahvaltı sonrası çıktı o ben de spora gittim, dönüşte de bi arkadaşıma uğradım. niyetim bi çayını içip kaçmaktı ama zorla yemeğe tuttular, tüm spor boşa gitti :( ama yemek de güzeldi hakkaten :))

eve iş getirdim bu arada, vakit varken ve uykum yokken onlara bakayım biraz.

12 Aralık 2011 Pazartesi

pizza


aşerdim resmen :)

akşam işten çıkarken burnuma bi pizza kokusu geldi. gelirken yolda durup da girip bi yere girmeye de erindim. eve geldiğim gibi bi büyük pizza sipariş ettim. gelir birazdan :) spor olayı iptal tabii bu akşam.

onun dışında iyiyim bikaç gündür. ailem iyi geliyor. aslında her haftasonu bile kaçsam mı diye düşünmedim değil bu sefer dönerken. ama işte dostlarla da ancak haftasonu biraraya gelince her hafta gitmek zor oluyor. zaten ben biraz da evcil bi adamım. evimde oturup dinlenmeyi seviyorum.

neyse pizzam gelmeden bitireyim yazıyı.
afiyet olsun :)

10 Aralık 2011 Cumartesi

belgesel


bursa'dan merhaba.

kuzenin bi haftalık eğitimi vardı istanbul'da. p.tesi gününden düne kadar bendeydi. gerçi işyeri otel ayırtmış onun için ama ben duyunca gidip getirdim. eğitim yeri yolumun üstü olunca sabahtan bırakıyordum. yakışıklının son görüşmemizde cebime sokuşturduğu anahtar vardı yedekte, onu verdim akşam erken çıkıyor diye. eve geldiğimde yemek falan hazır durumları oldu bi hafta. güzeldi. bi de ilginç biridir kendisi. hem bilimsel konulara, hem de farklı hobilere ilgisi var. belgesel izledik bol bol. vahşi doğa, mimari konular, savaş tarihi falan :) uzun süredir izlemediğimden belki de biraz garipsedim önce. ama hoşuma da gitmedi değil. giden vakte yanmıyosun. bişeyler öğreniyorsun enazından. ama aralarda odama çekilip yada kaçıp kaçıp internette vakit geçirmedim desem yalan olur.

dün akşam bitti eğitimi. işten biraz erken çıktım, dönmesi için onu otobüs terminaline bırakacaktım. sonra ben de geleyim dedim. iyi de oldu. özellikle annem çok sevindi. tatlı yapmış akşamdan, gece gece onu yedirdi. spora düzenli gidemediğim için yediklerime dikkat etmeye çalışıyorum aslında ama konu annemin yemekleri olunca tüm kurallar geçersiz oluyor. biraz önce de 3 günlük bi kahvaltı yaptım sanırım :) ama pişman değilim, yarın olsun yine yaparım :)

foto=jerry lofaro

4 Aralık 2011 Pazar

moral ziyareti


yazamadım ama istanbul'dan uzaktım çarşamba'dan bu yana.yine sabahtan akşama iş, sonrasında da otel odasında geçen 3 günün sonunda geldim. dün o yorgunlukla uyumuşum epey. sonra da arkadaşlar aradı, "sana uğrayacağız" dediler geldiler. geçen dertleştiğim daha doğrusu içip içip dertleşip omzunda ağladığım dostum toplamış milleti. belli etmeseler de çok bariz bi şekilde moral ziyareti idi. ellerinde de yemeklik malzemeler :) kızlar mutfağa doluştu zaten girdikleri gibi. biz de muhabbete daldık. ama hiç bir şekilde geçen anlattığım aşık olduğum ve terkedildiğim konusu açılmadı. iyi de oldu.

gırgır, muhabbet geceyarısına kadar sürdü. tabu falan oynadık. ben yine gerdim ortamı fazla hırslanarak :) ama çok güldük. saat 12 gibi herkes gitti, en son o dertleştiğim dostum kaldı. onunla da kısacık konuştuk. nasıl hissettiğimi sordu, sarıldı "boşver geçmişi, biz varız" dedi. zor tuttum kendimi ağlamamak için. o da çıktı ama ben yatağıma çoook büyük bi mutlulukla girdim. yalnız olmadığımı bilmenin mutluluğu, önemsenmenin mutluluğu.

sabah da aynı şekilde uyandım. tanrıya şükrettim defalarca. böyle dostlarım olduğu için.