uyuyan dev uyandı.
annemden bahsediyorum. aradı bu akşam, hoş beş muhabbetten sonra konuya girdi.
bizim bi komşu kızı vardı bursa'da, öğretmen. benim askerden tanıdığım bi subayla evlenmişti. bunlar bi ara farklı illere atandıkları için boşanmanın eşiğine falan gelmişlerdi. o sırada da kızın babası ölmüştü. babalarının taziyesinde denk gelmiştim kıza, oğlan kızı benden kıskanmış, taziye evinde saçma tepkiler vermişti bana. ben de bi daha rahatsız etmiim diye halini hatırını bile sormamıştım o aileden birinin.
işte annem kızın okuldan bi öğretmen arkadaşından bahsetmeye başladı. daha doğrusu komşu kızı anlata anlata bitirememiş annesine ve anneme. annem de bana anlatıyor. şöyle güzel, böyle güzel, boylu-poslu, sarışın-mavi gözlü, bi erkek arkadaşı bile yok bu devirde falan filan. bana "ne dersin, tanışmak istersen kızın telefonunu alayım yada internetten bi resmini gör" diye sordu. bu teklifle gelen anne olunca onun aklı fikrine yoğunlaşıyor insan o anda biraz. doğal olarak yuva kurmamı ve boy boy çocuklarım olmasını falan istiyor. hani ilk düşünüşte benim de hayır diyebileceğim bi durum değil böyle bir şey ama sonra şuan yaşadıklarım ve mutluluğum aklıma gelince böyle bi teklif can sıkıcı olabiliyor. yaştan ötürü böyle şeylere çok uzak görünmek, her teklifi hızlıca reddetmek çeşitli soruları beraberinde getirecek korkusuyla "tamam olur" demekle yetindim. daha önceki "blind date" durumlarına düşmemek kaydıyla tabi :)
yakışıklının da evliliğin eşiğinden döndüğünü düşününce bu tür düşüncelerin çok ifade etmesek de aklımızın bi köşesinde sivilce gibi patlamaya hazır durduğunu itiraf etmek lazım. cihan ünal'ın tabiriyle "sağlıklı erkeğiz" sonuçta. hatta bu meseleyi bikaç kez konuştuk. yakışıklı erkeklerden değil ama kızlardan kıskandığını itiraf etmişti bana. haklı bi kıskançlık bu aslında. aynı korku ve kıskançlık benim kafamda da var.
burada daha ciddi bi itiraf da bulunacağım. belki sert tepkiler alacak olsam da.
demin bahsettiğim korku kıskançlık birazda umut içeriyor. şöyle ki, yetiştiğimiz ve yaşadığımız toplumda iki erkeğin arasında ne kadar büyük bir sevgi olursa olsun aile ve çevrelerin onların ilişkisini hoşgörmeyeceğini hepimiz biliyoruz. hatta bu hoşgörüsüzlüğün zaman geçtikçe baskıya dönüşeceğini de. o nedenle aklınızın o sivilce gibi kısmında sevdiğiniz adamı bir kadına kaptıracağınız fikrini kabulleniyorsunuz. bunu biraz da istiyorsunuz içten içe. hem kendiniz hem onun için. herşeyin daha kolay olması için, herşeyin eksiksiz olması için. mesela babalık gibi bi hissi tatmanız için.
bu yenilgiyi baştan kabul etmek gibi gelebilir size, ama bence alternatifle yaşamak. şu an mutluyum halimden. hatta bu mutluluğu çoğaltacak hayaller bile kuruyorum, gidip uzaklarda bi hayat kurmak gibi. kuruyoruz daha doğrusu. hatta bizden 3-5 adım ötedekilere imreniyoruz. mesela sabah yakışıklı mail atmış bi haberin linkini. haberde ricky martin'in konser'e istanbula geleceği ve boğazda bi oteli sevgilisi için kapattığını falan yazıyor. malum, adam zor bela itiraf etti durumunu ve herkesi imrendiren ilişkisini gözler önüne serdi. böyle otel kapatma gibi jestler yaparak da çıtayı yükseltiyor arkadaş. sonra da "ben onun sevgilisinden yakışıklıyım, senden de böyle şeyler bekliyorum" gibi yarı şaka yarı ciddi şeyler duymanı sağlıyor. bunlar güzel şeyler tabii. dünyanın eşcinselliği sadece iki kişi arasında yaşanabilir sıradan bi ilişki olarak görmesi açısından. bizlerin de böyle bişeyin yaşanabilirliğini ve devam ettirilebilirliğini görmemiz açısından. çünkü buna inanmak ben gibiler için de çok önemli.. insanın kendi hislerine inanması güvenmesi ve korkmaması çooooook önemli.
uzattım, umarım sıkmadım.