konuştuk yakışıklıyla. tekrar tekrar anlattım gerçek durumu. karşıma tekrar çıkma ihtimali olan eski kız arkadaşımı ve bikaç kişiyi daha anlattım, gerçi çok eskiden anlatmıştım üstü kapalı. dinlerken gerildi. yüzü değişip durdu ama artık sütten çıkmış ak kaşık gibi durmak istemiyorum karşısında. ama "o...pu" gibi de hissetmek istemiyorum. şu da var, ikimizde biliyoruz ki o da benden çok farklı değil. yurtdışı ile bildiğim dönüş sebeplerinden en önemlisi bile birisi sonuçta.
neyse tüm hafta "geçmişle ilgilenmeyelim" diye motive etmeye çalıştım onu ama hazmetmesi zaman alacak. 3 kez biraraya geldik ve onlarca telefon konuşması oldu geçen hafta ama kendini tutuyor anın tadını çıkarmamak için. tam içten bişeye gülüyorken aklına anlattıklarım geliyor sanki somurtuyor aniden. o anlarda kendimi pis kirli bi adam gibi hissediyorum. en kötüsü de cumartesi oldu. kahvaltı yapmıştık sonra salona geçtik sarıldım ona. o da sarıldı sonra birden kolunu bıraktı ve hafifçe itti beni. aklından ne geçti niye öyle yaptı soramadım bile. tek yapabildiğim sinirden lavaboya gitmek oldu. ağlayacak gibi oldum, yüzümü yıkadım ve hiçbişey olmamış gibi döndüm yanına. zaten çıkmak istedi bi yarım saat sonra, ben de pazar gidecektim ama o çıktıktan biraz sonra yola çıkıp bursa'ya gittim anneler günü için.
annem, bitmeyen terketmeyen küsmeyen kızmayan aşkım. güzeldi yine aile ortamı. iyiyim şimdi. ama iş yoğunluğu var, o biraz sıkıyor. olsun, sorun iş olsun. yakışıklı biraz rahatlasın da ben mesai yaparım.
kutlayamadım, geçmiş de söyleyeyim.
tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
foto=flickr, libano