30 Temmuz 2011 Cumartesi

biraz yalnızlık

bursadayım.

geceden geldim. istanbul'dan kaçar gibi hem de.
herşey bu kadar güzelken yine ne oldu ne huysuzluk yaptı bu adam diyebilirsiniz. ama bu defa benim hiç bi suçum yok gerçekten. belki de var. bilmiyorum :S

p.tesinden bu yana yakışıklı da bi gariplik vardı. telefondaki sesinden, ailevi sorunları bahane edip görüşmemesinden. öncesinde konuşmuştuk ailesinin sıkıntılarını. ama durumun bu kadar vahim olduğunu düşünmemiştim.

dün akşam telefonda derdini paylaşması için ısrar ettim, biraz sert tepki verdi. ben ısrarla "noldu" dedikçe "kapatıyorum, sonra konuşuruz" demeye devam etti ve pat diye yüzüme kapattı. ailesinden dolayı rahat değildir diye çıktım kapısına gittim aradım gel aşağıda konuşalım. "gelemem şimdi konuşacak durumda değilim, sonra" dedi. ben iyice çılgına döndüm "beni getirtme yukarı, seni üzecek şeyler yapmak istemiyorum" dedim. ayağında terlikle indi aşağı, arabaya bindi. yüzüne baktım bembeyazdı. alıp götürmek istedim onu hemen oradan. arabayı çalıştırdım, "keşke cep telefonumu alsaydım" dedi. o gerginlik ortasında bunu söyleyince gülümsedim ister istemez. o da gülümsedi. çok gitmedim zaten, durup o salaş halinin sırıtmayacağı bi yere oturduk. "anlatır mısın neler oluyor" dedim toplantılardaki tok sesimle. öyle korkutucu olduğunu söylemişti bi keresinde.

anlattı olayı detaylarıyla. babasının amcasına kefillik olayı sonrası epey zorlanmışlar. yakışıklı geçen hafta arabayı satmayı bile düşünmüş sorun biran evvel çözülsün diye. ee tabii evde de huzur kalmamış. annesi ile babası yıllar sonra kavga etmişler. hatta babası annesini dövmüş, mani olmak isterken buna da vurmuş. "babam hayatımda ilk defa bana vurdu" dedi gözü dolarak. ben kötü oldum tabii. ihtiyaç kredisi çekmiş çarşamba günü, diğer kalanını da bi yerden borç istemişler. ben bir miktar destek olabileceğimi söyledim. "asla" dedi sert bi şekilde. "asla kabul edemem senden öyle bişey". ben tabii şaşkınım ama bi o kadar üzgün. "nasıl yani? neden?" dedim. "öyle işte" dedi. biraz duraksadım sustum sonra patladım. "ben senin neyinim. sen benim neyimsin. ben yanında olmazsam böyle zamanda ne farkım kalır ki bi seks partnerden" dedim. hatta o sinirle buna benzer 3-5 şey daha dedim. hiiiç cevap vermedi. kalktık sonra, arabaya bindik. hala suskunuz. o ne düşündü o arada bilmiyorum ama arabadan inerken "istersen git telefonunu al gel bize geçelim" dedim ona faydası olabilir diye. cevabı hiç beklemediğim bi ses tonuyla "biraz yalnız kalmak istiyorum" oldu. o an kalbime bişey saplandı sanki, boğazım düğümlendi. düşünemedim bile. "tamam" dedim sesim titreyerek. sanırım bu defa da ısrarcı olmamı bekliyordu ki olmadım diye şaşırdı. hatta sinirlendi belki de. "görüşürüz" dedi çıktı.

oradan dönerken patladım ben de. bi güzel ağladım. şehit haberlerini izlerken akan bikaç damlayı saymazsak ben ççok uzun zamandır böyle ağlamamıştım. eve gelip eşyamı hazırladım ve yola çıktım bizimkilere haber bile vermeden.

kendimi o kadar yalnız, o kadar değersiz hissettim ki yol boyu kötü şeyler bile yapmak geçti aklımdan. ama annemin yüzü geldi gözümün önüne. beni her durumda her şekilde düşünen seven, git demeyen annem. kendime geldim, eve de sağ salim geldim.

şimdi mutfakta o melek, bana sevdiğim yemeklerden pişiriyor. ama benim aklım da kalbim de hala istanbul'da. kulağım da telefonda.

27 Temmuz 2011 Çarşamba

oruç :)

garipti son iki gün. kötü kötü kabuslar görüyorum üstelik. uykum kaçıyor olur olmaz saatte. bi de sevgilimin ailevi sorunlarından ötürü görüşememek falan.

yüklenemiyorum üstüne fazla gitmemek için. ama dün gece çok istedim yanımda olmasını. uykum kaçmıştı. aramak istedim ama uyandırmaya kıyamadım. hoş o da aramadı bugün hiç mesela. ben aradım akşam "hasta falan mısın" diye sordum. "yok" dedi ama sesi çok iyi değildi. evde biraz fırtınalar kopuyordu en on duyduğum. ondandır. umarım çabucak düzelir sorunları ve sevgilim de yine o şen sesiyle açar telefonu.

ramazan gelmeden tatile çıkma planım da suya düşünce bugün hepten sinir oldum.

ramazan demişken :) dünya tersine döndü sanırım. hayatımda ilk defa biri benim için yada daha doğrusu benim söylememle dini bişey yapacak. yakışıklı oruç tutacak benim tutacağım günlerde :) hatta birlikte sahur olayını bile konuşmuştuk haftasonu :) güzel olur demi, gecenin bi yarısı sıcak ekmek almak, kahvaltı hazırlamak, davulcu sesi falan. bana ailemi hatırlatıyor bu detaylar hep.

özledim ailemi de. bu sefer arayı azıcık uzattım. bu haftasonu muhtemelen giderim. bi gece yanlarında kalmak bana çok iyi geliyor. bi ara iki haftada bire indirmiştim bu olayı ama işte sevgili olunca insanın programının tamamı o oluyor :) o olmadığı zamanlarda da onu düşünmekle geçiyor zaman. şimdi olduğu gibi.

özledim :(

26 Temmuz 2011 Salı

dondurma

yavaş yavaş oturuyor taşlar yerine. iyiyiz yani. aslında stresli zamanlar geçiriyorum, belki de bu yüzden çabuk kızıyorum falan. daha da kötüsü bunu ona çok yansıtıyorum.

cumartesi gece oturup konuştum, anlattım içimdeki sıkıntıları. hatta konu konuyu açtı onu ne çok sevdiğimi özlediğimi söyledim. gözleri doldu gülümser gibi dursa da. öyle birbirimize sarılıp uyuduk huzur içinde. aynı uyuduğumuz gibi kalktık sabah. birbirimize kenetlenmiş olarak. bu muhteşem bişey, tarifi mümkün değil.

pazar sabahı da kahvaltı yapmak için dışarı çıktık. mado'ya geçip kahvaltı yaptık. aslında normalde mekan ismi vermiyorum ama olayı kalkarken ayrıca aldığımız dondurmaya bağlamak için söyledim. evet, dondurma. bu ara takıntımız oldu. iki günde bir mado'nun dondurmasını yemeden duramıyoruz. ben sade yada maraş dondurmasına bitiyorum resmen, bağımlılık yaptı. o biraz daha yenilikçi her seferinde farklı şeyler koyduruyor, limonlu karadutlu falan. adamlar gerçekten iyi yapıyorlar işlerini. bak gece gece bile ağzım sulandı cidden.

dondurma şuan en büyük ortak zevkimiz birbirimiz dışında :) 
masum güzel bi zevk değil.......

23 Temmuz 2011 Cumartesi

öğreniyorum hala

bu akşam çok şiddetli bi tartışmamız oldu. anlatsam herkes  bana "sen suçlusun" diyecek diye anlatmayacağım detayları. evet ben suçluyum ama suçum da henüz sevmeyi, kıskanmayı, alttan almayı falan tam öğrenmemiş ve kanıksamamış olmak. öğreniyorum yavaş yavaş. biraz yıpratıyorum karşımdakini ama öğreniyorum gerçekten.

özür diledim, kabul ettimi emin değilim ama ben üzgünüm hala. uyuyamadım. muhtemelen o da uyuyamadı.

iç dağlayan şarkılardan açtı 3-5 tane çevirip duruyorum.
birini sizle paylaşayım, anlarsınız belki ne kadar kayıpta olduğumu.

neyse, sizi de sıkmiim gece gece. gözümü kapatıp şarkılara devam edeyim.

sevgiler.............


lhasa de sela - el payande --- http://fizy.com/s/1lwtgk

19 Temmuz 2011 Salı

her gece aynı şey


onu çok özlemediğimi düşünüyor sanırım. enazından onun beni özlediği kadar değil diye düşünüyor. haklı, sık gördüğüm için çok özlüyorum diyecek bi ruh halim yok. ama gece olunca, o yoksa yanımda, yastığıma başımı koyduğum an onu düşünüyorum hep. yüzünü getiriyorum gözümün önüne. ona sarıldığımı hayal ediyorum. gözlerimin dolduğu bile oluyor mutluluktan.

keşke bunları ona da anlatabilsem. daha da önemlisi keşke her gece yanımda uyusa.

foto=tumblr, beards

kalabalık rüyalar


bu ara kötü kötü ve kimisi kalabalık rüyalar görüyorum :) yani ölümlü uçurumdan atlamalı değil de daha başka türde :) pazar kahvaltı hazırlarken birini yakışıklıya anlattım. elindeki bıçağı bana saplayacak kadar gerildi garibim :) ama kızdığı anlarda özellikle kıskançlıktan kızdığı anlarda o kadar tatlı oluyo ki, gözleri kocaman oluyo, kaşları çatılıyo sert sert. bi de sesi nefes alışı değişiyo. oscarlık oyuncu görüntüsü :)

balkon kahvaltısı sonrası dışarı çıktık. alışverişe. ben bi mağazanın önünde duruyorken kızın birine takıldı gözüm. şaka gibi ama rüyamdaki kişiye inanılmaz benzeyen bişey. yakışıklı farketmedi baktığımı o yüzden bi tepki gösteremedi. ta ki ben "ya bu kız rüyamdakine çok benziyo" diyene kadar. önce düşlerini sıkıp bi burnundan nefes verdi kıza bakarak, sonra da "ölsün o..spu" dedi. :)) tepkisinin salakça olduğunu anladı ben sırıtınca, başladı gülmeye benimle birlikte :) o sırada da kız bizim yanımıza yaklaşmaz mı :) kız farketti ona baktığımızı ve sanırım havaya girdi biraz. :) ben biraz çaktırmadan biraz çaktırarak kıza bakıyodum ki, yakışıklı tuttu kolumdan biraz sertçe. "hadi gidiyoruz" dedi kızgın modda :)

uzaklaşırken "ne vardı, aramıza alırdık" dedim yarı şaka yarı ciddi. "yoook artık" diye çıkıştı. bikaç saat sonra bi yere oturduk bişeyler içelim diye. bu sefer birden "aslında güzel fikir" dedi. "güzel fikir ne?" dedim. "şu gördüğümüz kızı araya almak". ben daha ne olduğunu anlamadan "ama o dudaklar öpülür, öpüşürsem kızmayacaksın" dedi. "ha ..ktir" dedim istemdışı. "tamam konuyu kapatalım" dedim suratım asık bi şekilde. "siz rüyanızda türlü fanteziler yaparken iyi" deyip dalga geçti benimle gülerek. suratsız durmaya çalışsam da tutamadım sırıtmaya başladım. sonra da unuttuk olayı zaten. alışverişi bitirip eve dönüp kendi rüyamızı gerçekleştirdik :)

foto=weirdworm.com

16 Temmuz 2011 Cumartesi

kürtçe ağıt

gündemde olan şeyler fazlaca aramızda bu ara. ikimiz de galatasaray'lı olarak fenerbahçe'nin trabzon'un ve beşiktaş'ın şike faaliyetlerini takip ediyoruz ve kendi takımımızın bu seneki başarısızlığına şükrediyoruz. içten içe de özellikle fener'in ligden düşmesi haberini bekliyoruz sanırım.

ama iki gündür asıl üzüldüğümüz şey, 13 askerin şehit edilmesi olayı. olay baştan sona muamma. herkes olayın oluş şekliyle ilgili farklı yorumlar yapıyor. sebep ne olursa olsun sonuç çok acı gerçekten. haberlerde izlediklerim karşısında nasıl hissettiğimi anlatmam zor. ölenlerin daha hayatının başında yada kurulu düzeninin ortasında olduğunu düşününce çok kötü oluyorum. bu trafik kazasında yada hastanede can vermeye benzemiyor. insan öyle bişeyi daha kolay kabullenebilir ama bu anlamsız kavganın kimler arasında olduğunu bilmeden kardeşini, eşini, oğlunu yitirince nasıl "vatan sağolsun" deyip kabullenir bilemiyorum. kimbilir hangi ülkeler hangi gruplar arasındaki çatışmanın yada verilip tutulmamış sözlerin alttaki insanlara yansımasıdır bilemiyoruz. tek gördüğümüz ölen askerler, ölen pkklı insanlar. her iki durum da birilerinin canını yakıyor. umarım ülke bütünlüğümüz ve millet olma niyetimiz değişmeden bu olaylar son bulur birkaç yıl içinde.umarım asker polis yada pkklı ölen her insanın acısı herkes tarafından hissedilir ve bu soruna çözüm için uygun zeminlerde mantıklı şartlarda bi anlaşma sağlanır. umarım.................

ama bu süreçte herkesin biraz anlayışlı olması, birbirini anlamaya çalışması lazım. hatta dilinden ırkından dolayı kimseyi terörist ilan etmemesi lazım. mesela dün akşam istanbul caz festivali'nde aynur doğan isimli bi şarkıcı kürtçe şarkı söylüyor diye yuhalanmış, sahneden indirilmiş. oysa şehit olanların belki de yarısı kürt. bu onlara da yapılan bi hakaret bence. blogu okuyanlar içinde böyle yargıları olanlar olabilir diye blogta ilk defa bi haber videosu paylaşacağım.

video

14 Temmuz 2011 Perşembe

huzur, güven, mutluluk

adam kötü bi gün geçirmiştir. yorgundur, başı dönüyordur diye uzanmıştır kanepeye biraz. sonra sevgilisi gelir eve. onu öyle görünce dayanamaz. sokulur yanına. kolunu başının altından geçirir ve rahatsız etmeyecek kadar sarılır. adam kayıtsız kalamaz. o da sarılır. öper alnından. çok şey söylemek ister ama o anın büyüsünü bozmak istemez. bikaç dakika sonra tutamaz kendini ve tane tane duraksayarak söylemeye başlar.

-yanında çok huzurluyum
-çok güvendeyim
-çok mutluyum
-çokum
-herşeyim çok
-herşeyim
.
.
.
-seni seviyorum
.
.
.
-seni çok seviyorum................

12 Temmuz 2011 Salı

gül senin tenin

bi şarkı duymuş radyoda, günlerdir söyleyip duruyor.
yok adam beni de alıştırdı. defalardır dinliyorum. ben de sizi alıştırayım istedim.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

düğün mevsimi

yıl boyu bugünler bekleniyor sanırım evlenmek için. okulların bittiği günler. o yüzden bugünler için hazırlıklı olmalı önceden. yıl içinde her ay bi küçük altın bi tarafa atmalı belki de, yada bi altın günü grubuna falan dahil olunmalı. işin şakası ve maddi tarafı bi yana benim içinde yoğun bir şehiriçi-şehirdışı düğün programı başlıyor. dün ankara'dan dönmüştüm ki o yorgun argın halimle bi duş alıp işten bi arkadaşın düğününe koşturdum. hoş, yorgunluk kalmıyor o eğlencenin ortasında. yakışıklı da aklımdaydı tabii. akşam eve giriş çıkışım acil olunca görememiştim. zaten kaç gündür göremiyodum. eve döndüm, tam yukarı çıkarken dedim içeri geçipte ariim müsaitse gelsin. kapıyı açtım ki biri beni sarmaladı. salonun ışığı açıktı ama hole yansımıyordu. o yüzden tanıyamadım ve ilk anda korktum açıkçası. "canım" deyince bana korkum geçti tabii ben de ona karşılık verdim tabii :) dün akşam, gece, hatta bu sabah güzeldi yani. demek ki sevgiliye anahtarın kopyasını vermenin böyle güzel yanları da varmış.

bugün de onun bi arkadaşının düğünü vardı. ona gitti. bi ara konuştuk, feminen bi kardeşten "hadi hadi" dinlediklerini söyledi. yani kopmuşlar anladığım. eğlencesini bölüp soramadım, çıkışta bi kahvelik de olsa uğra diye. belki yine sürpriz yapar diye ümitliyim.

foto=google'dan

8 Temmuz 2011 Cuma

güzel ankara :)


yazamadım ama ilginç geçti son 2 gün. çarşamba acilen ankara'ya gelmem gerekti. işle ilgili bazı pürüzler vardı. gelmeden önce görememiştim yakışıklıyı, işler yarına sarkınca da araya sanki bi ay girmiş gibi oldum. gerildim, üzüldüm biraz.

ama bi açıdan ani de olsa ankara'ya gelmek iyi oldu. ilk akşamı benim daha önce bahsettiğim dindar arkadaşımla geçirdim. ben dışarıda yeriz diye düşünmüştüm ama o yine harika şeyler hazırlamıştı sırf benim için. üstüne 3 soda içtim, artık ne kadar yediğimi siz anlayın :) bu akşam da ahmet'lere davetliydim. güzel oldu ailesini görmek o kadar uzun zamandan sonra. sonuçta onlar da zor zamanlar yaşadılar, ahmet'in nişanı ve sonra nişanın atılması falan. onları görmekten daha güzeli ahmet'in bu akşamki tavrıydı. artık blogumu takip eden biri olarak hayatımdaki tüm detayları okuduğunu biliyorum. o yüzden bana karşı daha kırgın ve sitemli bekliyordum onu. aksine durumumu kabullenmiş ve sanki başkasıyla da olsam mutlu olmamı ister gibi bi kaç söz etti akşamın sonunda. tam kapıda "uykun yoksa gel bi yerlere gidip oturalım" dedim ailesinin de duyacağı şekilde. kıyafeti uygundu zaten, telefonunu cüzdanını kaptı çıktık birlikte. oturduk sakin bi yerde konuştuk biraz. garip oldu bu sefer dialogumuz. ilk defa bi dost gibi konuştuk belki de. ilk defa o da benimle ilgili empati yaptı her lafımdan sonra. kendiyle ilgili de kafasındaki bir iki plandan bahsetti. biraz kariyer hırsı sarmış sanırım onu bu ara. umarım şartlar onun istediği gibi gelişir.

ben de biraz önce geldim otele. aslında çok yorgunum ama uykum da yok gibi. aklımda yakışıklı var. zaten bugün arayamadım hiç, o aramış cevapsız aramasına da dönüş yapamadım, demin sms yazabildim uyanmasın diye. yarın sabah ilk işim onu aramak olur artık. bi de rüyama girerse herhangi bi şekilde :) süper olur.

2 Temmuz 2011 Cumartesi

thank you


you know i'm bound...
i'm bound to thank you for it

i want to thank you
for so many gifts
you gave with love and tenderness
i want to thank you

i want to thank you
for your generosity
the love and the honesty
that you gave me

i want to thank you
show my gratitude
my love and my respect for you
i want to thank you

i want to..

thank you
thank you
thank you
thank you
thank you
thank you

gitme kal bu şehirde


yakışıklı ile şiddetli bi tartışma yaşadık çarşamba günü. sanırım aramızda olan en şiddetli ve yıkıcı şeydi bugüne kadar.

haftabaşında ona eski bi arkadaşı iş teklifinde bulunmuş. avrupa'da daha önceki çalıştığı ülkeden prestijli bi işyeri ve reddedilemeyecek bi maaş aralığında. bunun kafası karışmış ister istemez. biz bi ara yurtdışında hayat kurmaktan konuşmuştuk ama hani birimizin diğerinden önce gitmek zorunda olması ve o arada ayrılık çekmek ihtimalinden ötürü çok da üstüne gitmemiştik bu planın.

teklif iyi olunca adamlara direkt negatif yanıt dönmemiş. düşüneceğini söylemiş. onun türkiye'ye dönüş sebeplerini de bildiğim için bu fikri bana ilk açtığı anda çılgına döndüm ister istemez. "asla" dedim. önce alttan aldı beni ama tepkimin sertliği değişmeyince o da sertleşti. derken bağırmaya başladık evin içinde. elim ayağım titriyordu en son hatırladığım. ondan hiç duymak istemeyeceğim sözler söyleyerek kapıyı çarpıp çıktı evden. o gece sabahı zor ettim. sonraki gün de bitik bi halde gittim geldim işe. ne o ne ben aradık düne kadar. biraz gurur, biraz sinir işte. ta dün akşama kadar. o aradı, "bi yerde oturup sakin sakin konuşalım" dedi. ben hala aynı sinirle "konuşacak ne var ki, sen kararını vermişsin" diye tersledim. güldü, "olsun bi de senle konuşalım, hem daha cevap dönmedim" dedi. ben o sinirle çoktan evet demiştir diye düşünüyordum. öyle olmadığını duyunca sevindim ister istemez. "tamam" dedim ve buluştuk dün akşam. ikimizde mahçuptuk ve komik ama iki yabancı gibiydik ilk anda. özür diledi kötü sözleri için, sinirle olan bişey olduğunu ve ciddiye almamamı söyledi. buluşmaya gelmeden önce iş teklifine ret maili yazdığını da söyledi. ben sadece "seni seviyorum" dedim sessizce. gözleri doldu o an. sarılmak istedik ama kalabalıkta yapamadık. arabaya kadar tuttuk kendimizi. arabada doya doya sarıldım kokladım, koklandım :)

eve geldiğimde üzerimden 3 ton bi taş kalkmış gibi hafiftim ve daha da önemlisi mutluydum. onun beni ne kadar sevdiğini bi kez daha anladım.

foto=lifehack.org