1 Haziran 2017 Perşembe

ramazan fail

lafa nerden gireceğim bilemedim. aslında ramazan'da içmem ama bi vedası vardı arkadaşın. gittik iş çıkışı evvel akşam. yemekler yendi, biraz eğlenildi. veda faslı derken, after party bi mekana geçelim dedi küçük bi grup. ben de katıldım. bizim ekibe dahil olan, birebir çalışmasam da aralarda muhabbet ettiğim bi kız vardı. o da yeni şehirde, ukrayna'daki ofisten katıldı aramıza. sarışın, çok tipim olmasa da standartların çok üzerinde güzel bi kız. üstelik inanılmaz zeki bişey. aralarda benim yakın çalıştığım bi kaç çocuk beni gazlayıp kıza yürütmek istemişlerdi, hatta onun da gönlü var sende gibi saçma erkek muhabbeti de geçmişti ama hayatımda biri olduğu için bu lafları hiç ciddiye almamıştım.

neyse yeni mekanda başladı içmeye millet, beni de bi gazla içirdiler. bir iki derken, sahnede herkes gibi çılgınca hunharca dans ediyor buldum kendimi :) resmen üzerimdeki tüm stresi attım. o arada yukarıda bahsi geçen kızla çok yakınlaştık. hatta çok pis şekilde öptüm kızı. gece sonunda özür diliyordum kızdan onu hatırlıyorum. eve 4 gibi geldim sanırım. dün de sabah ofise geç gittim. kızı gördüm mutfakta kahve alırken. ben günaydın dedim, o nasılsın dedi. değişik bakıyordu. çok utandım, o an anladım ki bildiğin yürümüşüm kıza. neler dedim hiç hatırlamıyorum. inşallah umut verecek bişey çıkmadı ağzımdan. sürekli ailesine ve arkadaşlarına özlemini söyleyen bi kızın şuan en çok isteyeceği şey güvenilir adam bu şehirde. ben şuan böyle bişeye hazır değilim, kaldı ki iş arkadaşımla imkansız gibi bişey. bu arada kız acaip seksi gelmeye başladı bana da :) 

ama bi açıdan da bi kadınla bişeyler yaşamak istiyorum. aldatılmanın verdiği hisle içimde erkeklere karşı çok büyük güvensizlik ve öfke var. değişik hisler. bu ara denge zor benim için zaten. 


27 Mayıs 2017 Cumartesi

ten kokusu

buradan gitmek istiyorum. neresi olur bilmiyorum ama bu şehirde durmak istemiyorum. aslında yaşanacak en güzel yerlerden birindeyim ama bana dar geliyor. 

dün italyan biriyle buluştum mesela. iki kelimeden sonra şehrin kaşarlarından biriyle tanıştığını anlıyorsun. masumca görünen eve geçelim kahve yapayım napoli usülü teklifini o kahveden sonra olacaklardan dolayı reddettim. yok canım istemiyor mu, istiyor. ama başlarsam devamı gelecek biliyorum. duygusuz sex, duygusuz sex'i çağırıyor. sonunda da herkesi yürüyen g.t, p.nis ve meme olarak görüyorsun. eşcinsel ilişki de istediğim net benim. ne kimse beni bi et gibi kullansın ne de ben kimseyi. bedenime ve ruhuma saygımdan ötürü böylesi daha iyi. bi de geçen bi yerde okudum. her insanın bir kokusu var karakterini yansıtan. dokunduğumuz her tenden bize birşey geçiyor. 

iş arkadaşlarımla konser, sinema derken zaten çok da üzülmeye vakit kalmıyor bi haftadır. hatta iş arkadaşlarımdan evli olanlardan birinin bana yürüdüğünü bile düşünmeye başladım. sürekli homofobik espriler, akşamın bi yarısı arayıp "hadi bişey içelim" diye buluşmalar. ahahaha :) acayip tatlı eleman. evli olmasa ben de ona yürürdüm de o karısına ve iki çocuğuna şükretsin :) 

neyse işte str8 bi adamın ilgisi bile değerli oluyor böyle zamanlarda. değişik günler zamanlar haftalar. ama geçiyor. geçecek. off aklıma sezen şarkısı geldi. dur dinleyeyim yatmadan. linki de koyayım dinlemek isterseniz ;)

https://www.youtube.com/watch?v=1PTBH3Tk-4I

24 Mayıs 2017 Çarşamba

geriye dönüş

nerden nasıl başlayacağım bilmiyorum.
çok kötü birşekilde bitti ilişkim. saygı duyacak kadar bile birşey kalmadı içimizde. beni aldattı. daha doğrusu aldatıyormuş. eski erkek arkadaşı ve araya girenlerin sayesinde bikaç kez biraraya gelmişler konuşmuşlar. sonrasında da olanlar olmuş. gelip bana açılacak cesaretleri de olmayınca midesizce devam etmişler. akşam sarıldığım seviştiğim adam bazı günler başka bir tene daha dokunuyordu. üstelik bunu yapan çaresiz aç açıkta çirkin bi adam da değil. gayet hayatımın ortasında aldığım, varlığıyla mutlu olduğum işinde gücünde biri.

iki ay oldu herşeyi öğreneli. bi hafta o taşınana kadar birlikte yaşadık. çok zordu benim için anladım. o vakit anladım hepimiz insan da olsak bazılarımızın kültüründe bu tür şeyler çok doğalmış. şuanda eski erkek arkadaşı ile yaşıyorlar. denk geliyorum, içim acıyor. sanki kullanılmış gibi hissediyorum hatta.

hani bazen bişeye inanırsınız ve herşeyi istediğiniz gibi görürsünüz ya, benimki tam öyle oldu aslında. şüphe duymama bile müsade etmedim. ihtiyacım olan beni buralara taşındıracak bir motivasyondu belkide. neyse işte şimdi ülkemden sevdiklerimden uzakta yalnız bi hayat sürüyorum. arada gay app'lere bakıyorum düzgün konuşulabilir birileri var mı diye ama pek bişey yok. iş ev spor oldu yine hayat.

umudumu yitirmedim hala. birileri var bi yerlerde. benimle mutlu olacak birileri biyerlerde. nerde bilmiyorum ama en ihtiyacım olduğun şu zamanda bile uzaklarda.

26 Ocak 2017 Perşembe

my all.. my life

çok monoton geçiyor son iki hafta. soğuklardan ötürü sporu azalttık. ben dizilere sardım, o da sürekli oyun oynuyor. arada oyunu bırakıp gelip bir öpücük bırakıyor. sus payı :) durumdan şikayetçi değilim. ara ara oluyor bize böyle. uyuyana kadar evde yemek dışında ortak bir aktivitemiz olmuyor. iki gündür bi film izleyecektik onu bile izlerken dün uyudu. nasıl özenerek seçmiştim bi de :))

neyse bunlar ufak sıkıntılar. soğuklar, iş temposu derken normal.

ben bugün garip bişey yaptım bu arada. bugün öğleden sonra evdeydim. bilgisayarla bi ayarlar yaparken benim wifi driverı yanlışlıkla sildim. telefondan indirmeye çalıştım ama başaramadım. onun laptopı açtım. işimi bitirdim tam kapatırken şeytan dürttü. herşeyi login şekilde olduğunu tahmin ettiğim için gmail'ine girdim. son yazışmalar kontrol edildi garip bişey var mı diye, herşey gayet temizdi. bi ara eskilerden biri musallat olmuştu ona, acaba hala dadanıyor mu diye baktım. facebook'a baktım orada da bişey yoktu. bikaç yıl önceden bir iki salak yazışma vardı. yazışmalar silindi, yazışılan kişiler blocklandı bir güzel :) okuduklarımla hafif gerilmiştim ki folder'ları kurcalarken pictures altında "my all.. my life" diye bir folder gördüm. meğer bana ait ne kadar şebelek foto varsa orada toplamış. tanıştığımız günden bu güne kadar olanlar. şaşırdım, duygulandım. aradım telefonla "seni çok seviyorum" demek için ama açmadı. mesaj yazdım ona da cevap vermedi. sonra o döndü, yoğun ve uzun toplantısından sonra. onu beklerken dışarı çıktım. alışveriş yaptım. çorba yaptım sebzelerden bi de elimle pizza yaptım bi italyan'a. tabii bi de salata. pizza daha pişmeden geldi zaten, oturduk bi güzel açtık şarabımızı yedik yemeğimizi. o yorgundu biraz uzandı, ben de yanına kıvrıldım. bi saat kadar öyle sarılıp uyumuşuz. uyandık sonra o oynunu açtı oynuyor, ben film izliyorum. "room" diye bir film.

yaşadıklarımız monoton olsa bile içinde huzur olması güzel şey.

14 Ocak 2017 Cumartesi

kıskançlık

benimkinin daha öncesinde yaşadığı yere geldim ben. haliyle burada bi çevresi, arkadaşları ve ne yazık ki geçmişte bişeyler yaşamaya çalıştığı birileri var. uzun süren bişey olmasa da geçmişinden biri sonuçta bu şehirde. hatta iki kez denk geldik aynı mekanda. ilkinde gelip selam verdi adamın biri, "bu kim" dedim. ama deyişimi görmeliydiniz, bildiğin klasik türk "kim bu?". anlattı sonra. işte tanşmışlar bir ortak arkadaş vesilesi ile ve görüşmüşler 3-5 kez. olmamış ve arkadaş olalım demişler, o da olmamış. ben elemanla aynı yerde o yemeği nasıl yedim, nasıl kalktık hatırlamıyorum. ellerim titriyordu. kalbini kırmamak için tuttum kendimi, taaa ki eve kadar. evde bir güzel kavga ettim. hoş onun da değiştiremeyeceği bir durum için niye bu kadar ona atarlandım bilmiyorum. buraya geldikten bu yana o gün ilk kez ona sarılmadan uyudum aynı yatakta. ahahaha gece yarısı uyandığımda farkettim ki o bana sarılmış :)

neyse ona hassasiyetimi anlattım, kültürel ve yetişme farklılıklarını falan. dikkat edeceğini söyledi. elemanın numarası varmış, kendinde. her ihtimale binaen sildi engelledi heryerden falan. onu tanıştıran bayan arkadaşıyla da görüşmeme sözü aldım. tam eşşeğimi sağlam kazığa bağladım derken üç hafta sonra bi eğlence mekanında denk geldik elemana. benimki görmedi onu ama benim radar gözlerden kaçar mı? yanımızda başka arkadaşlar da vardı. eğlence bozulmasın diye, tepkisiz kaldım. şeytan dürttü gerizekalıyı. bizi görünce geldi yanımıza. benimki kısa kısa cevaplar verdi tam beni mutlu edecek şekilde ama eleman dönmedi kendi grubuna. beş dakika falan geçmişti, hiç olmadığım kabalıkta defolup gitmesini istedim. bir daha da sevgilimin yanında görünmesini istemediğimi falan. biraz küfür karışmış olabilir cümlelerime. bağırarak sinirle söylediğim için çok da hatırlamıyorum :) neyse söylendi möylendi ama çekip gitti gerizekalı. zaten bi yarım saat sonra da çıktığını gördüm. o an itibariyle sevgilimi de alıp sahnede dans ettim doya doya :)

bi kere de telefonunu kurcalamıştım buraya geldiğim ilk aylarda. benden önceki yazışmalarını gördüm. beni tanımadan önce olanlar, beni tanıdıktan ama henüz aramızda ciddi bir şey yokken yaptığı yazışmalar falan. bi de onlar için bi kavgamı yaptım. tüm yazışmalar ve numaralar silindi, engellendi. varsa face, instagram gibi ortamlarda ekli olanlar tamamen uçurulup engellendi. bu görevinde severek ona yardımcı oldum :)

birkaç kez de ben kıskandırdım onu. ama bilinçli olmadı hiçbiri. mesela biri bi ortamda bana dikkatli bakan bir kız yüzünden oldu. ben de o tarafa bakıyordum ama kıza değil. bakıştığımızı düşünüp bi dürttü. sonra da ortamdaki kimseyi dinlemeden, sarıldı falan. şebek ya :) 

kıskanmak ve kıskanılmak güzel şey aslında. ama işte ayarında olursa. ben bendeki kötü potansiyeli gördüm. umarım bir daha öyle durumlar oluşmaz.


7 Ocak 2017 Cumartesi

mutlu ama endişeli

en çok ailemi özlüyorum buralarda. ama ülkemin içinde olduğu durumdan ötürü zaman zaman endişelerim özlemin önüne geçiyor. istanbul'da iken ayda bir falan ziyaret ediyordum onları. enaz bir geceyi onlarla geçiriyordum, bazen onlar geliyordu. şimdi de geliyorum 2 yada 3 ayda bir ama aynı tadı vermiyor. ilk defa misafirmişim gibi hissediyorum evde. belki sebebi uzaklık, belki de biriyle bi hayat kurmuş olmamdır.

sevgilim de uzak ailesinden ama onlar bizi biliyorlar. hatta bazen gelip gidiyorlar. bir de sevimli arkadaşlarımız var. çoğu straight ve bizi olduğumuz gibi kabul eden seven insanlar. aile gibiyiz birkaçıyla. gay birliktelikler konusunda meraklı birkaç komşumuzu da saymalıyım.  

aşağılanmamak, korkmamak, korkmadan sevgisini gösterebilmek inanılmaz bir şey. ben istanbul'da da bir hayat kurmak istedim ve hayaller kurdum yıllarca ama hayallerimin içinde böyle şeyler yoktu. işte evin içinde birşeyler yaşa, belki üç beş insanla paylaş bu sırrı falan. insanın hayal kurarken bile kendine limitler koyması yada hayallerini gerçekleştirirken ordan burdan kesmesi sağlıklı değil. bir süre sonra hayattan aldığın zevk korkularının gölgesinde kalıyor. herşeyi herkesi her hareketini obsesifçe sorgular hale geliyorsun. 

keşke bizim kültürümüz ve değerlerimiz de insanların eşcinsel birlikteliği heteroseksüel birliktelik gibi destekleseydi. enazından içinde eşcinsel hisler taşıyan insanlar hislerini korkmadan yaşayabilse, çok sayıda insan hayatunda mutlu olurdu ve bu çok şeyi değiştirirdi. ülkemdeki ki benim de bir zamanlar parçası olduğum durum ile ilgili gözlemim ise şu: hayal ettiği yaşayamayan insanlar yaşadığı kirli hayatı hayal ediyor. zamanla hayaller kirlenmiş, gerçekler kirlenmiş, hisler kirli, ruh sağlığı bozuk çoğunlukla.

umarım herkesin bir çıkış yolu vardır bu çıkmazdan.

1 Ocak 2017 Pazar

yıl 2017

uzun zaman oldu buraya birşey yazmayalı. dün gece yılın ilk saatlerinde tam güzel bir yılbaşı mesajı paylaşmak için bilgisayarın başına oturdum ki, istanbul reina club'daki saldırıyı öğrendim. üzüldüm, çok üzüldüm. terör artık ülkemde sivil asker polis dinlemiyor. durakta otobüs beklerken, maçtan çıkarken, alışveriş yaparken, ya da arkadaşlarla eğlenirken ölebiliyoruz. bunu yapanları bir ırk ya da dinle ilişkilendiremiyorum. insandan çok aşağı bir yaratık sürüsü demek bile yetmiyor içimdeki nefreti anlatmaya.

ben aslında ülkemden uzaktayım bir yılı aşkın. kavga gürültü başardım bu defa. daha önce bahsi geçen italyan erkek arkadaşımla bir hayat kurduk. iş konusunda biraz fedakarlık yaptım hayatımda. şuanda çok iyi bir ünvan yada maaşla olmasa da az stresli ve esnek bir işim var. çalışma arkadaşlarım anlayışlı insanlar olunca eve daha az yorgun geliyorum. sevgilimle geçiyor zamanın çoğu. spor, film, müzik, yemek, arkadaşlarla kart oyunları, arada disco-bar.  bir de golden bi köpeğimiz var. hayattaki en büyük derdimiz onu soğuk havalarda yürüyüşe çıkarmak, ve ufak tatillerimiz sırasında onu arkadaşlara teslim etmek diyebilirim. 

ilk defa nefes aldığımı hissediyorum belki de ve tam anlamıyla sevdiğimi sevildiğimi. şimdi daha iyi anlıyorum, aşk meşk denen şey huzurun kendisi. ee tabii bu huzur öyle ha deyince gelmiyor kapına. fedakarlık lazım. taviz vermek lazım. önceden burnundan kıl aldırmayan bir adamdım ben. armudun sapı, üzümün çöpü. o kadar dön dolan, buldun mu mükemmeli diye sorarsanız. yani sevgilim mükemmel mi? bence evet :) hem görsel olarak, hem de kişilik. ama siz kesin binlerce kusur bulursunuz. ben de buluyordum başlarda. iş ciddiye binmesin diye ne detaylara takıldım bir bilseniz. herşeyime rağmen benden vazgeçmedi. ben de oturup bigün "bu detaylar ne kadar etkiliyor seni ve ona olan hislerini" diye sordum kendime. erinmedim yazdım tek tek beni rahatsız eden yönlerini bir kağıda, ve bunları nasıl düzeltebileceğimi ya da aşabileceğimi. aslında hiç önemi olmayan şeyler olduğunu gördüm ilk kez. sonra anlaşıp, ufak bir tatil yaptık. üç gece dört gün kadar çok sakin gecesinde yıldızların görünebildiği bir yerde. o ara daha net gördüm onun bana ne kadar ihtiyacı olduğunu ve beni çölde su görmüşcesine istediğini. mantıkla hareket ettim ve hayatımı değiştirecek adımları attım. tamam müthiş bir aşkla başlamadı herşey içimde ama şuan geldiğim his yoğunluğunu tarif edemem. gün içinde telefonda fotoğrafına bakarken bile gülümsediğim bir adamlayım. beni mutlu etmek için yaptığı incelikleri hiç hesaba katmıyorum. mutluyum özetle.

umarım bu arada sizlerinde hayatlarında güzel gelişmeler olmuştur. terörsüz, savaşsız, sağlıklı, huzurlu, aşk dolu bir yıl geçirmeniz dileğiyle..