8 Nisan 2010 Perşembe

ali ile şems

dört gündür yazmadım birşey. aslında kafam ve iç dünyam karışıktı. kendi kendime konuşmak istedim bir süre. şems'in yazılarından oluşan e-kitabı okudum. her yazıyı birkaç kez. bi kendi gözümle, bir de onun gözünden becerebildiğim kadarıyla. kitap şiirler, kısa hikayeler, denemelerden oluşuyor. sanki çoğu satırlarında kendimi okudum. hatta birkaçı aklıma yerleşmiş olacakki dün onu msn'de online yakalayınca özellikle o yazılarını sordum. "böyle engin şeyler yazmak için insanın çok yoğun yaşaması gerekir" dediğimde, "ben hayallerimde ayrı bir dünya kurdum, daha başka bi dünya. orada yaşadığım mutlulukların hüzünlerin taşması o okudukların" dedi. her ne kadar hayal dünyası dese de, onun da gerçek hayattan pozitif ya da negatif deneyimleri olmuş olduğuna eminim. sonuçta insanız, o da insan. ama ne biliim, bir yanı melek sanki. garip biri gerçekten ve bu garipliği onu öyle çekici ve özel kılıyorki. bir de en güzel tarafı sahip olduklarının farkında değil.

ne yalan söyliim, böyle bir dostum olsun isterdim. yani işin duygusal taraflarını aklıma bile getirmiyorum ama böyle birinin gerçek hayatta dostluğu, sohbeti inanılmaz değer katardı bana. çok faydacı olduğumu düşünebilirsiniz, ama yok, benim istediğim manevi sömürmek değil. sadece bu tür şeylerden kaçmama rağmen ne denli aç olduğumu farkettim onunla yazışırken. tamam duygusal anlamda çok fırtınalı ve yoğun bir yıl geçirdim, öncesinde de fiziksel anlamda tatmin olduğum zamanlar oldu ama şimdi aldığım haz bunlardan başka. adı gibi şems aslında biraz ve ben mevlana ile şems arasındaki dostluğun eşcinsellikten farkını yeni yeni anlıyorum. "benden bir mevlana olur mu?" işte bunu bilmiyorum.

1 yorum: