4 Eylül 2009 Cuma

gamsız hayat

dünkü yorgunluğun acısı fena çıktı. bu akşam yemeğimi yedikten sonra bilgisayarın başında öylece uyumuşum. telefonu bile duymamışım. bi kalktım 10 cevapsız arama, bi tutulmuş bel ve yüzümde uzun uzun kızarıklar. şükür havalar iyide, bi de üşümemişim. yoksa hepten göçerdim. hala kendime gelmeye çalışıyorum.

o 10 cevapsız aramanın hepsi ahmet'e ait değil. beni uyandıran son 6 cevapsız arama bi arkadaşıma ait. böyle hayatın dibine vurup isyan ettiği münasebetsiz saatlerde beni arayan bi arkadaş. kötü bi durum yoktur diye aradım demin. 20-25 dk kadar konuştu ağladı, sustu ağladı. adam evli ama eşine bile açamadığı sıkıntıları var. elimden geldiğince dinleyip telkinlerde bulunuyorum ama nafile o aynı acılarla yanmaya devam ediyor herseferinde.

sanırım toplum olarak bu haldeyiz. herkesin güçlü görünme çabası altına gizlediği acıları, zayıflıkları, güçsüzlükleri, sıkıntıları var. benimde var farkettiyseniz. hatta belki bu yüzden yazıyorum. gidip gecenin yarısı birini arayıp, ağlayamadığım için, bu derdimi anlayacak kimse bulamadığım için yazıyorum. belki bu satırları okuyanlar içinde beni anlayan çıkar diye yazıyorum. ama gerçek hayattan kimseyi bu komplike derdimle sıkmak, anlayış dilenmek istemiyorum. bunu yapamayacak kadar gururlu yetiştirildim. candan erçetin bir şarkısında diyo ya "çok mu güçsüz duruyorum uzaktan bakınca, çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca" diye. hakkaten o iki kalıp arasına sıkışıp kalıyoruz. biri dert anlatsa zayıf diyoruz, sussa güçlü. halbuki bu kadar siyah ve beyaz değil ki hayat. yani insan güçlüyken de derdi olamaz mı, bunları paylaşamaz mı? biz bunu anlamıyoruz. o yüzden toplumda ya benim gibi suskun ve derdini gizleyen mağrur insanlar yaratıyoruz, yada yolunu bulunca akan şelale gibi derdini paylaşabilen ağlak adamlar.

foto: flickr, northern star

2 yorum:

  1. "herkesin güçlü görünme çabası altına gizlediği acıları, zayıflıkları, güçsüzlükleri, sıkıntıları var. benimde var farkettiyseniz. hatta belki bu yüzden yazıyorum. gidip gecenin yarısı birini arayıp, ağlayamadığım için, bu derdimi anlayacak kimse bulamadığım için yazıyorum. belki bu satırları okuyanlar içinde beni anlayan çıkar diye yazıyorum."

    İşte benim de yazma sebebim bu! Bir nick altına sıkışmaya niyetli olduğumdan değil yoksa! Her kelimede ben olduğum ve her kelimede bir nebzede olsa sıkıntımı kenara bırakabildiğim için...

    Çoğu zaman "aşırı" depresif ben oluyorum ama içimden 1 gram sıkıntı aksa o depresiflikle biraz daha hayata bağlanıyorum.

    Bağlanmak zorundayım! Ama artık ben güçlü rolü yapmaktan yoruldum...

    Öyle işte...

    YanıtlaSil
  2. çok kasmamak lazım. hayat herşekilde akıp gidiyor. yazıp rahatlıyosan ne mutlu sana. güçlü rolü yapmak zorundada değilsin. insanları zayıf tarafların olduğuna yavaştan alıştır. sonra bigun yıkıldığında sana inanmazlar, benden söylemesi.

    YanıtlaSil