1 Eylül 2009 Salı

gitmek mi, kalmak mı

bu ne dengesiz havalardır anlamadımki, hayat neden çile gibi bu şehirde. hele şu trafik ve trafikte dahada hayvanlaşabilen bazı insanlar cidden beni deli ediyor. bazen isyan etmemek için zor tutuyorum. hatta bazen pişmanlık duyuyorum burada yaşadığım için. okuldan sonra çok güzel bir kariyer fırsatı yakalamıştım yurtdışında aslında. beyin göçü muhabbetine gitmedim bi yerlere. sınıftan nerdeyse herkes kaçtı, bi ben bi de bikaç acilen evlenip hayat kuran tipler kaldı. benim gitmeme kararıma da benden çok ailem sevindi tabi.

belki gitmiş olsam sıkılıp şimdiye çoktan dönmüştüm, ama belkide uyum sağlayıp kalmıştım oralarda. kimbilir belki çoooook çok farklı bir hayatım olacaktı. lab lab lab lab la. "ecekti,acaktı"lı bi yığın cümle kurabilirim böyle.

ara ara aklıma geliyor uzaklara gitmek. özellikle ahmet'le tanıştıktan sonra bu çok olmaya başladı. bilsemki onun iş bulma gibi bir sorunu olmayacak, benim iş vizesi alma şansım var. alır gideriz birlikte. bir süre zorluk çekilir ama sonra yoluna girer herşey. bu kolay olan. ama olaya işte böyle modomod bakamıyorum. ortada 40 tane parametre var. aileler, ailelerin istekleri, arkadaşlar, dostlar, alışılmış hayatlar, alışılan kültür, yemekler, mekanlar, insanlar. bunları bırakıp gitmek demek ahmet'le birbirimize inanılmaz büyük bi sorumluluk yüklemek demek. yapacağım en ufak bir hata yada umarsızlık, onu çok yaralayabilir. gerçi güçlü biri ama bazen çocuk gibi saf halleri beni korkutuyor. şimdi onu üzsem bile biliyorumki onu hayata bağlayan bi yığın sebep var çevresinde. hoş zaten benimde onu üzmek gibi bi dileğim yok. hatta aksine onunla konuşurken iki kere düşünüp konuşuyorum yanlış anlaşılacak bişey olmasın diye.

neyse bak gene konu nerden nereye dağıldı. gitmek diyodum. bu konuyu bi ara onunla yüzyüze yüzeysel konuşsam fena olmaz. tansiyonunu ölçelim bakalım ne düşünüyor.

foto= la progressive

8 yorum:

  1. benim bu konuda yine yazılmış bir yazım var :D
    Ayıptır gözyaşı dökmek gidene, uğursuz denir;Hakedecek birşey yapmamışsındır gidenin ardından bakarken
    Dön ne olur dersin bir başına kaldığında; giden sanki hep yanındaymış gibi

    Geçmişteki anlara bakarsın, ağlarsın.

    Özlemek kavuşmanın başlangıcı kabul etmek gerekir.

    Özlemeden sevdiğine kavşmanın değerini anlayamazsın.

    Hatırlamaktır özlemenin dibi.

    Ondan kalan hatıranın kalbinizin içinde kendini parçalamasıdır.

    Aynı yerlerde yürümek, birlikte yaptığınız şeyleri, belki birlikte orada çekilmiş bir fotoğrafa bakıp denize atmakla bağrına basma arasında gidip gelen bir çelişkidir hatırlamak; gözyaşlarını tutmak ile bırakmak arasındaki o ince çizgidir.

    Gitmek üzere yola çıktığında “gitme” diyebilmek, geri götürebilmektir cesaret.
    Unutabilmektir geride kalanları, geçmişin izlerini.
    “Bırakma beni bir başıma!” diye sessizce haykırabilmek, her güzel şeyin bir sonu olduğunu kabul etmektir.
    Gidenin arkasından baktığında, perondan yavaşça ayrılacak olan otobüs, gece veya gündüz, hiç farketmez yüreğinden büyük bir parça koparacaktır.
    Az, çok. Var yada yok. Gidecek.
    Masal mı gerçek mi olduğunu bir süre anlayamayacaksın.
    İbret veya cinnet olarak kabul ettiğin gecelerde boşluk içindeki zihnini toparlayamayıp uyuduğunu sanacaksın.
    Maskeler ardındaki o ve ondan başka yaşayan, bölük-pörçük hayatlarla kendini kandıracaksın.
    “Yeter, al artık kendini benden, beni benimle bırak!”. Yüreğin her sabah kalktığında unuttuğunu, geçmişle birlikte onuda geride bıraktığını sanacak, ama aldanacak.
    Her gün öğrendiğini sanacaksın, gördüğünü ve yandığını.
    Geçmişin izleri geleceği telafi etmeyecek. Aşk defterinde yeni sayfalar açacak ve o sayfaları hoyratça dolduracaksın.
    Bu sefer taş kesildi kalbin sanarken yeniden sevdiğinde, belki aşık olduğunda “yeniden yenildiğini” düşünecek ve gidenin arkasından yeniden gözyaşı dökeceksin.
    Ayıptır gözyaşı dökmek gidene, uğursuz denir
    Hakedecek birşey yapmamışsındır gidenin ardından bakarken
    Dön ne olur dersin bir başına kaldığında; giden sanki hep yanındaymış gibi
    Geçmişteki anlara bakarsın, ağlarsın. Sebeplerin, sonları ve zamanları vardır.
    Hayatında hiç kimse suçlu değil.
    Belki yaşadığın herşey kaderde var. Aşkta her zaman kaybeden sen olmayacaksın.
    Herkes, zaman zaman başaramadı, yenildi ve bazen yok oldu.
    Başka şarkılar dinleyeceksin.
    Bitenle yitip gidene inanmayıp “hep varım” diyene gülüp geçeceksin. Korkacaksın. Eceline faydası olmadan.
    Gözyaşlarının lanetlediği bir yolun sonunda hayat herkes için farklı bir yoldan akmaya devam edecek.
    Doğru sandığı kararın arkasından hüzün başgösterir.
    Bakarsın, sorusuz, akılsız gücün bitmiş, aklın seni bırakmış. Üşüyen, yorganların yetmediği, iflahsız bedenler bir kez daha kendini acıklı şarkılarda tüketmeye devam edecek.

    ben bunu kendi blogumda niye yayınlamıyom ya? dur bi ara ekleyim :)
    ay hayret, minik nerlerde? yazmamış bişi buraya??? iyi misin miniq??? :)

    YanıtlaSil
  2. burdayım bebem biyere gittiğim yok.sizi bırakabilir miyim kızzz:)))maşallah döşemişsin köşeyi yine bi başını okudum bide sonuna bakayım dedim ki ne göreyim faytoncum beni özlemişde beni sorarmış aman aman gözlerim doldu inan

    YanıtlaSil
  3. coach çok güzelde hep ayrılık sitem temalı şeyler bunlar. şöyle kavuşmak yaz, çift taraflı yaşanan aşk sevgi yaz. zaten yeterince yanmışız hepimiz. bari hikayelerde güzel olsun hayat demi :)

    minik, coach aranızdaki muhabbete bitiyorum :) kıskanılası türden :D

    YanıtlaSil
  4. @bi; yaşamadığın şeyi yazabilir misin?
    @minik: günaydın canım :P

    YanıtlaSil
  5. coach, evet yazabilirim sanırım. yazabiliyorlar nitekim yazarlar şairlerde. sende yaz.
    hayatın her tadı olsun yazdıkların.da ayrılık kadar kavuşmada olsun. sevinçte olsun.

    YanıtlaSil
  6. Yazamıyorum bile...

    (Hüngür)

    YanıtlaSil
  7. ahh, gitmek... hem de çok uzaklara gitmek... ama nereye, kimle ve nasıl? nasıl bırakılır geride kalanlar? nasıl alışır insan başka bir hayata?
    çekip gitmek kolay olandır biseksuel, tr'nin zorluklarından kaçıp gidip orda daha rahat yaşamaktır. bakınca çok mantıklıdır ama unutulmamalı ki iki kişisiniz, ahmet ve sen. umudunu kırmak istemem ama ahmet gibi aileye çok değer veren birinin başka bir ülke fikrine sıcak bakacağını sanmıyorum.. ama sonuçta insanoğluyuz, fikirler değişebilir tabii onu kimin değiştirdiğine bağlı olarak:)) Allah yardımcın olsun bisek, ikiniz için de en hayırlısı olur umarım! :))

    son iki hatta üç günde manyak gibi blogunu yalayıp yuttum, uzun zaman olmuş böylesine içten şeyler okumayalı.. çok iyi geldi cidden, kalemine sağlık! ne olur yazmaya devam et..!

    YanıtlaSil