2 Eylül 2009 Çarşamba

değişiyorum, benzeşiyorum

sanırım insan sevdiğine benziyor zamanla. yani daha önce de sevdim ama bu denli bi değişim yaşamadığımdan bunu farketmemiştim.
bugün farkettimki izlediklerim, dinlediklerim, yediklerim hatta giydiklerim bile değişiyor. alışık olduğum hayattan, zevklerden ve diğer bir yığın şeylerden yavaş yavaş soğuyorum. beni kendine çeken, aklımı bir an bile boş bırakmayan bir güç beni değiştiriyor. bu gücün adına siz sevgi diyin, yada aşk, her ne ise o artık benim sahibim gibi. ben köle gibiyim o gücün altında. bana emrediyor şunu yap diye yapıyorum. ara diyor arıyorum, düşün diyor düşünüyorum, özle diyor özlüyorum, ağla diyor ağlıyorum. ben ömrü hayatımda şu son üç ayda ağladığım kadar ağlamamışımdır mesela. ama kesin olan şu, yaşadığım değişimler beni sevdiğim insana benzetiyor.

belki aynı değişimi o da yaşıyordur benim farkedemediğim şekilde. belki o da benim gibi düşünmeye, konuşmaya, yaşamaya başlamıştır. kimbilir.. o güç herneyse bizi bir ortak noktada buluşturuyor.

haaaaa ben bunları niye yazdım? şikayetçi miyim bu durumdan? asla, aksine çok mutluyum. taş kalpli, şehvet düşkünü biri olmak bana acı veriyordu zaten. aynaya her baktığımda "sen bu değilsin, sen bu değilsin" deyip duruyordum. şimdi aynaya baktığımda kendimi ve onu görüyorum. mutlu oluyorum.
yaaa ben onu çok seviyorum. ona söyleyemeyecek, anlatamayacak kadar çok hemde.

foto: deviantart,matthewxavier

9 yorum:

  1. aynaya defalarca baksan da gerçek sen!i göremezsin kendinle yüzleşmediğin sürece.
    hayır deyip,itiraz ederek kendinle yüzleştiğini söylesen de, aslında yüzleşemeğini kendine bile itiraf edemememdir seni hep içinde bir yerlerde düşündüren.
    umarım ve dilerim bir gün gerçek sen le karşılaşır ve hiç korkmadan yüzleşirsin.
    zannetmiyorum ki bu duygular düşünceler gerçek sen olsun.
    değil!!!
    kendine karşı acımasız olup en ağır eleştiriyi başkalarından önce sen yapmalısın.

    YanıtlaSil
  2. yazıyı okuduğumda gözlerim doldu!
    yaşadıklarının birebir aynısını bende 4 sene evvel yaşadım,hissettim.adı AŞK oluo canım bu değişimin:))benimki evlenince sona erdi ne yazıkki senin ki uzun sürer inşalla!!!evlilik yerini zamanla sevgi ve alışkanlığa bırakıo.zaten o aşk ömür boyu sürse insanın kalbi dayanmaz hasta olur valla:))

    YanıtlaSil
  3. altın yumurtlayan tavuk, neden kendimle yüzleşmediğimi düşündüğünü anlamıyorum. yani biseksüel olduğumu kabul etmiş olmam yanlış bir yüzleşme neticesi mi sence. kaç yıl sürdü bu yüzleşme bir bilsen. kaç yılın sonunda bu "biseksüel" lakabını kendime yakıştırabildim bir bilsen.

    minik, benim içimdeki hislere hala aşk meşk gibi bi isim koymadım. koymakta istemiyorum. sevgi gayet sade bi tanım. evet o aşk dediğin şey zaten bir ömür sürse insan verem olur, ölür. haklısın.

    coach ve eflatoon, ben teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  4. @sevgili yazar
    amacım seni rencide etmek değildi,ben şunu ifade etmeye çalıştım;
    kendinle defalarca yüzleştiğini yazılarında sıkça okuyorum okuyoruz,ve bunun sonucu gereği kabullenmesi güç bir kimliği benimsiyorsun ve kendinle yüzleşiğini itiraf ediyorsun.
    ama sorun aslında bunların sonucu olan değişimi kabullenmek değildir,bu bir yüzleşme olamaz sen içindeki bu hastalığı atamadığın sürece kendinle yüzleşemezsin önce eşcinselliğin bir hastalık olduğunu kabullenmen gerekir.benimle aynı fikirde olmayabilirsin fakat bunun tamamiyle psikolojik olduğunu düşünüyorum.
    toplum içi şiddet ya da toplumda kendini kabullendirememek dışlandığını hissetmek manevi zayıflık bunun sebepleri arasındadır.
    bir eşcinsel önce kendine son derece acımasız olup, kendini ait olmadığı bir kimliğe sokma çabasından kurtulmalıdır.hasta olduğunu kabul edip tedavi yöntemleri aramalı ve iradeli olmalıdır.güçlü olmak gerçek anlamıyla yüzleşmektir.
    ben böyle düşünüyorum...

    YanıtlaSil
  5. "altın yumurtlayan tavuk"a

    ilk yorumuna yorum yazacaktım.ancak sonra vazgeçmiştim.ancak ikinci yorumunda düşüncelerini daha açık yazdığın için konuşmayı tercih ediyorum.öncelikle eşcinsel ya da biseksüel insanların hasta olduklarını önesürmüşsün.ancak sana şunu sormaktan kendimi alamıyorum."bu konu hakkında gerçekten ne biliyorsun?"toplumumuzun genel sorunu olan bilmediğini tartışma ya da eleştirme çokça yapılıyor.ama bu konuda kendimi yeterli hissediyorum.çünkü bu durumu yaşayan bir bireyim.öncelikle eşcinsellik ne bir hastalık ne bir rahatsızlık ne de bir sapıklıktır.yapılan bir çok bilimsel çalışma eşcinselliğin hastalık olmadığını gösteriyor.eşcinselliğin nedenini sorarsan da kesin cevap verilemiyor.çünkü cinsel yönlimlerimizin bir nedeni daha tam anlamıyla bulunamadı.senin de heteroseksüel olmanın bir nedeni yok.ama büyük bir nedeninin doğuştan geldiği kabul ediliyor.bu konu hakkında çokça yazabilirim.anca burası uzun uzun anlatalacak yer değil.o yüzden eğer bu blog yazarını daha iyi anlamak istersen vereceğim linki okumanı isterim.belki önyargılarından arınabilirsin.böylelikle tasvip etmediğin hayatlar da olsa belki olaya anlayışla yaklaşabilirsin.

    http://tr.wikipedia.org/wiki/E%C5%9Fcinsellik

    YanıtlaSil
  6. sacmalamalarim'a katılıyorum. altın yumurtlayan tavuk, bence işin bilimsel tarafını araştırsan iyi olur. sanıyormusunki bunca insan bigün sabah bu hislerle uyandılar ve hemen kabul ettiler. tabiki eşcinselliğin biseksüelliğin sebepleri ve şiddeti kişiden kişiye değişebilir. bu konuda çok fazla çabam oldu diyemem ama yapılan bilimsel araştırmaları ve çalışmaları takip ediyorum normalde. hatta alanında uzman inançlı bi psikiyatr arkadaşımlada bu konuları konuşmuştuk. yani biseksüel olduğumu bilmiyor ama konu bişekilde oralara geldi konuşmuştuk. ne okuduklarım ne duyduklarım ne konuştuklarım arasında bu işin net bi tedavisi olduğuna dair bişeye rastlamadım. doktorların psikologların tek yapabildikleri kadına karşı şehveti arttırma ve eşcinsel hisleri bastırarak yaşamayı öğrenme. bunuda ancak eşcinsel hisleri çok az olan kişilerde başarıya ulaştırabilmişlerdir. neyse bu konuda sen önyargılısın, 5 sayfa yazsamda nafile. benim içim müsterih. elimden geleni yaptım biseksüel olmamak için, ama insan kendini inkar edemiyor, naparsın.

    YanıtlaSil
  7. ah altın yumurtlayan yavuk,
    kimse sana "neden kendi cinsine ilgi duymuyorsun?" demedi değil mi? kimseler anlamasın, kimseler görmesin, düşündüklerimi sezmesinler diye geceler boyunca düşünmedin değil mi? o zaman anlayamazsın bizim yaşadıklarımızı işte, sadece toplumdaki diğer bireyler gibi tek görüşü savunursun, yalnızca hastalık olduğundan bahsedersin... 3gündür bütün yazıları yorumlarıyla birlikte okudum ve minik dahil herkes bir şekilde orta yolu bulmuş, her ne kadar tasvip etmeseler de bu durumu, anlayışla karşılıyorlar. çünkü burda gerçek bir sevgi var, gördüğün üzere onların yaşadıklarının arasında seks yok, sadece karşılıklı güven ve sevgi var. buna nasıl engel olabilir ki insan? nasıl çözüm yolu bulabilir?
    amerika'nın 1973 yılında eşcinselliği hastalık kategorisinden çıkardığını biliyor muydun? peki bu pat diye verilmiş bir karar mıdır sence? hayır demiş olmanı umuyorum çünkü adamlar bu gibi şeyleri sınamadan denemeden asla değiştirmezler. e o halde diyecek laf da kalmıyor.. evet buraya yazan insanlar gibi ben de çok denedim kendimden vazgeçmeyi, olanı değiştirmeyi. ama her defasında hüsranla sonuçlandı çabalarım...dışardan öğüt vermek kolaydır ama işin içine girince rengi değişir, daha komplike birşey olduğunu anlarsın. işin içine giremeyeceğin için de empati kurmanı öneriyorum. hayır öpüşmek, ilişkiye girmekten bahsetmiyorum burda, karanlıkta arka fon eşliğinde saatlerce oturup dertleşmekten, insanlara inat kolkola girmekten, onu yolcularken sarılmayı fırsat bilip kokusunu içine çekmekten... çok mu zor bunları anlamak? çok mu zor empati kurmak, yalnızca bunu soruyorum ben.
    umarım kırmamışımdır altın yumurtlayan tavuk, çünkü amacım kırmak değil yalnızca bildiklerimi, hissettiklerimi paylaşmaktı, hepsi bu...

    YanıtlaSil